• Vücudumuz hakkında bilmediğiniz İnanılmaz gerçekler

    Yeni doğmuş bir bebek 7 aya kadar yutarken aynı anda nefes alıp verebilir. Kafatası 29 farklı kemikten oluşur. Vücut ısımızın %80'ini kafamızdan kaybederiz. Yüzünüz kızardığında mideniz de kızarır.

  • Gözlükleri Çıkartma Zamanı Geldi (alıntı)

    Gözlük takan insanlar gözlüklerinden basit egzersizler yaparak kurtulma imkanı varmış.Gözlükle gördüğü gibi görebilir hatta daha da iyi görebilirmiş.Bu bir gerçektir, bu mümkündür. (Zdanova Vladimira Georgivecha)

  • Manyetik terapi

    Manyetik terapi,manyetik alan gücünün organizmamıza iyileştirici etkisidir. Organizmadaki hücre ve dokuların biyomanyetik zarla çevrili olduğu saptanmıştır. Bu zar organizmamızı çevremizde bulunan manyetik alanların zararlı etkilerinden korur.

  • BESİN KALORİ CETVELİ

    Günlük aldığınız kalori miktarı, harcadığınız kalori miktarından 300 kalori eksik olduğu taktirde, 1 haftanın sonunda yaklaşık 454 gr. yağ yakmış olursunuz.

  • TÜRK BİLİM ADAMLARINDAN İNANILMAZ BULUŞ

    Kocaeli Üniversitesinde görevli bilim adamları, tavuk tüyünden insan derisi yaptı. Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde görevli Doç.Dr. Güralp Özkoç, tavuk tüyünden deri yanıkları ve doku kayıplarında iyileşmeyi hızlandıracak yüksek katma değere sahip biyomedikal bir ürün geliştirdi.

Demir eksikliğine bağlı kansızlık çocukların hem zeka düzeyini hem de bedensel gelişimini olumsuz etkiliyor.

Çocukları demir eksikliğinden korumak için altı ay anne sütüyle beslenmesi ve ek besinlere zamanında başlanması öneriliyor. Bebeklik döneminde normalmiş gibi görünen bazı problemler bebekte demir eksikliğine bağlı kansızlık sorunu bulunduğunun habercisi olabiliyor. Anne sütüyle beslenmeme, demirden eksik gıdalarla beslenme gibi faktörlerle ortaya çıkan demir eksikliğine bağlı kansızlık problemi hem fiziksel hem de zeka gelişimini olumsuz etkiliyor. Bu nedenle ailelerin bebeklerde ve çocuklarda sık görülen demir eksikliğine bağlı kansızlığının belirtilerini iyi bilmesi ve zamanında hekime başvurması gerekiyor.

BELİRTİLER NELER?

Acıbadem Hastanesi Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Cengiz Canpolat, Demir eksikliği bulunan bebek; huzursuz, iştahsız, bazen çok uyuklayan, bazen de uykusuzluk çeken bir bebek durumundadır diyor. Demir eksikliği söz konusu olduğunda çocuğun çoğu zaman büyümesinin ve gelişmesinin duraklama gösterdiğine işaret eden Prof. Dr. Cengiz Canpolat, sözlerini şöyle sürdürüyor: Hemoglobini çok düşerse cilt rengi de solar. Bu solukluk en çok göz kapaklarının içine, ağız mukozasına, avuç içlerine ve tırnak yataklarına bakılarak anlaşılabilir. Demir eksikliği olan çocuk garip şeylere karşı bir iştah duyar. Toprak yeme, kum yeme, buz yeme gibi durumlar görülür. Demir eksikliğinin ayrıca ciddi zeka geriliğine ve davranış bozukluğuna yol açtığına dair literatürde giderek çoğalan bilgiler mevcuttur. Demir eksikliğine erken tanı konup tedavi edilmesi durumunda bu bozuklukların büyük bir kısmı düzelmektedir.

KANSIZLIĞIN OLUŞUM MEKANİZMASI

Tıbbi adı anemi olan kansızlık; kırmızı kan hücrelerinin yani alyuvarların sayısının ve hemoglobinin beraber veya ayrı olarak o yaşa uygun normal değerlerin altına düşmesi sonucu oluşan bir klinik tablodur. Bu azalma sonucu, kanın oksijen taşıma kapasitesi ve dokulara giden oksijen miktarı azalıyor. Prof. Dr. Cengiz Canpolat, Bununla birlikte hemoglobin düzeyi 7-8 gr/dlnin altına inmedikçe önemli fizyolojik değişiklikler ortaya çıkmaz. Deri ve mukozaların solukluğu ancak bu değerin altına inince belli olur. Kansızlık çocuklarda kendini çok değişik biçimde gösterir. Bu klinik tablo hiçbir bulgu olmamasından, hasta bir çocuğa kadar geniş bir yelpaze içerir diyor.

ÇOCUKLARDA KANSIZLIK OLUŞUM NEDENLERİ

Çocukluk çağında kansızlık nedenleri üç büyük grupta toplanıyor. Eritrositlerin ve hemoglobinin yetersiz yapımına bağlı kansızlıklar; eritrositlerin aşırı yıkımına bağlı kansızlıklar ve kan kaybına bağlı kansızlıklar. Kansızlık çocuklarda çoğu zaman bu mekanizmalardan birisinin eksik veya bozuk olması sonucu oluşursa da bazı durumlarda birden fazla neden bir arada bulunabiliyor. Prof. Dr. Cengiz Canpolat özellikle diyetin taşıdığı önemin altını çiziyor: Diyetin en önemli olduğu yaş grupları 6 ay ile 2 yaş arası, ve bir de ergenlik dönemidir. Büyümenin çok hızlı olduğu bu iki dönemde demirden fakir yiyeceklerle beslenilmesi sonucunda demir eksikliği anemisi meydana gelebilir.

Ergenlik dönemindeki kızlarda adet kanamalarının düzensiz ve fazla olması da demir eksikliğine katkıda bulunan bir faktördür. Kan yapımında önemli rol oynayan B12 vitamini eksikliği daha çok vejetaryen diyetle beslenen kişilerde olurken folik asit eksikliği ise yeşil yapraklı sebzelerden fakir bir diyetle beslenen kişilerde ortaya çıkar. Ancak bu iki besinin eksikliğine bağlı anemiler, çocuklarda demir eksikliğine bağlı kansızlık kadar sık görülmezler. Bazı ilaçların çocuklarda anemiye neden olabileceği unutulmamalıdır. İlaçlar ya alyuvarların yıkımına katkıda bulunarak veya kemik iliğine doğrudan toksik etki göstererek alyuvar yapımını baskılamak suretiyle kansızlık meydana getirirler. Bazı ilaçların ise bazı besin maddelerinin ince bağırsaktan emilmesini engelleyerek kansızlık yaptığı bilinmektedir. Bu tür ilaçlar arasında epilepsi için kullanılan ilaçların bir kısmı sayılabilir. Kullanım alanı sınırlı olmasına rağmen en sık kullanılan ilaçlar arasında olan aspirin ise mide ve bağırsaklarda kanamaya neden olarak kansızlık meydana getirir. Bu kanama çoğu zaman mikroskobik düzeyde olup gözle görülemez.

KRONİK HASTALIKLARIN KANSIZLIKTAKİ ROLÜ

Kan yapımındaki bozukluklar ve diyetin yanı sıra, sık geçirilen enfeksiyonlar ve kronik hastalıklar da kansızlık problemini tetikleyebiliyor. Prof. Dr. Cengiz Canpolatın verdiği bilgiye göre,kansızlıkta etnik kökenin ve ırkın da büyük önemi bulunuyor. Siyah ırkta ve Arap ülkelerinde orak hücreli kansızlık fazla görülürken, Akdeniz bölgesinde daha çok Akdeniz anemisi olarak bilinen talasemi ön planda görülüyor. Talasemi bir hemoglobin yapım bozukluğunu ifade ediyor. Erişkin hemoglobininin en önemli kısmını olan Hb A1 i oluşturan alfa veya beta zincirlerinden herhangi birinin yapımında kısmi bir eksiklik olması durumunda taşıyıcılık, tam yapılamaması durumunda ise hastalık oluşuyor.Taşıyıcılık durumunda tedavi gerekmiyor. Ancak hastaya ve ailesine genetik danışmanlık verilmesi şart sayılıyor. Genellikle bebek 4-6 aylıkken ortaya çıkan hastalık, yoğun tedavi gerektiriyor. Bu bebeklerde derin kansızlık oluşuyor. Karaciğer ve dalakları büyüyor. Yüz ve kafa kemiklerinde genişleme oluşuyor. Tekrarlayan kan transfüzyonları yapılması gerekiyor.. Kemik iliği nakli de tedavi seçenekleri arasında yer alıyor.

ÇOCUKLARDA EN SIK GÖRÜLEN ANEMİ

Demir eksikliği anemisi çocuklarda en sık görülen kansızlık tipini oluşturuyor. Anne sütü ile beslenen bebeklerde ilk 6 ay demir eksikliği görülmüyor. Prof. Dr. Cengiz Canpolat, Anne sütündeki demir çok kolay emilebildiği için büyüyen süt çocuğuna miktar olarak yeterlidir. Altı aydan sonra ek gıdalar ile yetersiz demir alan bebek demir eksikliği için adaydır. Demir en çok kırmızı ette, yumurta sarısında, yeşil sebzelerde ve hububatta bulunur. Beyaz ette demir kırmızı etteki kadar yüksek değildir. Demir eksikliğinin gelişmemesi için etten ve sebzelerden gelen demirin dengeli alınması gerekir diye konuşuyor. Demir eksikliği anemisi saptanan çocukta dışkı ve idrar ile kan kaybı olup olmadığı araştırılması büyük önem taşıyor.

Dışkı ile kan kaybı meydana getiren en önemli durumlar arasında peptik ülserler ve inek sütü alerjisi sayılabiliyor. Prof. Dr. Canpolat, Ayrıca bağırsakta bulunan polipler ve anüste mukoza çatlakları da kan kaybına neden olabilirler. Dışkıda gizli kan testi birkaç kez tekrarlanmalıdır, zira kanama aralıklı olarak meydana geliyor olabilir. İdrarla kan kaybının en sık nedeni ise idrar yollarına ait enfeksiyonlardır uyarısında bulunuyor.

KANSIZLIK ÖNLENEBİLİR

Yol açtığı sorunlar dikkate alındığında, çocukların kansızlıktan korunmalarının önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bu yüzden bebeklerin altı ay anne sütüyle beslenmesi gerekiyor. Demir eksikliğine bağlı kansızlığın engellenmesi için diyete önem verilmesi, demirden zengin ek gıdaların verilmesine zamanında ve uygun şekilde başlanması gerekiyor. Erken ve düşük tartılı doğan bebeklere koruyucu demir preparatları verilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Cengiz Canpolat, Zira anneden bebeğe demir transferi hamileliğin sonlarında yoğunluk kazandığı için bu bebekler demir depoları tam dolmadan doğarlar ve çoğu zaman yoğun bakımda kaldıklarından tetkikler için bebeklerden fazla kan alınmak zorunda kalınır diye ekliyor. Demir eksikliğinin tedavisi çoğunlukla ağızdan verilen demir preparatları ile yapılıyor.Tedavi ortalama 3 ay kadar devam ediyor. İlk 2 ay hemoglobinin yükseltilmesi, 3. ay ise demir depolarının doldurulması amaçlanıyor.


Bebeklerde kansızlık sebepleri;

Yetersiz beslenme

Demir eksikliği

Karaciğer, ilik ve dalak yetersizliği

anne sütü ile beslenmeme gibi sebepleri olabilir.

Bebeklerde kansızlık belirtileri nelerdir:

İştahsızlık

Yorgunluk

Dudakların mor rente olması

Çok uyuma

Daha büyük çocuklarda;

Halsizlik

Baş dönmesi

Baş ağrısı

Çabuk yorulma ve nefes darlığı görülebilir.

Kansız bir çocuğu yüzüne bakarak anlayabilirsiniz. Eğer koştuğunda, hareketli bir iş yaptığında veya sıcak ortamda yüzleri kırmızı kırmızı olmuyorsa kansılıktan şüphelenilebilir. Ancak kesin kansızdır denemez. Bunun için bir hastanede kan testi yaptırmanız kesin sonuç verecektir.

Bebeklerde Kansızlık tedavisi

Öncelikle sebepleri varsa tedavi edilmelidir. Bunun dışında kansızlık için ağızdan alınan demir ilaçları kullanılıyor. Tedavi yaklaşık 3 ay kadar sürmektedir.

Kansızlığa iyi gelen gıdalar

Pekmez kan yapıcıdır.

Kırmızı et ve karaciğer kan kansızlığa iyi gelir.

Kuru siyah üzüm kan yapıcıdır.

Ispanak gibi demir yönünden zengin besinler yenir.


Broşürler







Çocuklarda Kansızlık Ve Zeka Gelişimi

Share:
Uzmanlar, "Yetersiz ve dengesiz beslenme gebe anne üzerinde çeşitli bozukluklara neden olur." uyarısında bulunuyor.

Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, gebelik süresince bebeğin, anne zayıf olsa bile kendisi için gerekli olan enerjiyi, protein, demir, kalsiyum gibi mineralleri ve vitaminleri anneden alarak gelişimini sürdürdüğü belirtildi.

Böylece annenin bu besin öğelerine olan ihtiyacının arttığına dikkat çekilen açıklamada, "Artan ihtiyaçların karşılanmaması halinde beslenme yetersizliğinin belirtileri olan kansızlık, diş çürümesi kemik bozuklukları meydana gelir. Anne halsiz ve yorgun düşer, bebeğini de yeterince besleyemez.

Bu kez bebeğin büyüme ve gelişmesi tam olmaz ve sağlıksız doğar. Dünya Sağlık Örgütü, kana rengini veren hemoglobin maddesinin düzeyinin 11 gr/dl altında olduğu durumları anemi olarak tanımlamaktadır. Bununla beraber, gebeliğin 6. ayından (2.trimester) sonra, kan plazma hacminin artmasına bağlı olarak 10,5 gr/dl sınır değeri olarak kabul edilmektedir." denildi.

Gebelikte Anemi Sebepleri
Gebelerde aneminin birden fazla sebebe bağlı olduğunun vurgulandığı açıklamada, kansızlık ve beslenme hakkında bilgi eksikliği ile beslenmenin öneminin bilinmediği için yetersiz ve dengesiz beslenmenin etkili olduğu kaydedildi.

Sosyo ekonomik koşulların yetersizliği, demir ve folat yetmezliği, parazit ve bağırsak kurtları enfestasyonları, doğum aralıklarının kısa olması, sık gebelikler, düşük, kürtaj da anemi sebepleri arasında sayılıyor. 18 yaşından küçük yaşta olan, 35 yaşından sonraki gebelikler, 4’ten fazla gerçekleşen ve 2 yıldan az aralıklı gebeliklerin de riskli olduğu vurgulandı.

Demir Eksikliği Ölüm Sebebidir
Bursa İl Sağlık Müdürlüğü açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Doğurganlığın fazla, buna karşı etkili ve modern aile planlaması yöntemlerinin yetersiz kullanılması ülkede anne ölüm riskini artıran bu 4 tip gebeliğin yaygın olduğunu düşündürmektedir. Gebeliğini hijyenik koşullarda sürdüren, gebeliği sırasında düzenli izlenen eğitilen ve gerekli tedavilerini zamanında yaptıran, doğumu sağlıklı koşullarda ve sağlık personeli tarafından gerçekleştirilen bir annenin gebelik ve doğuma bağlı bir nedenle ölmesi veya sakat kalması normal koşullarda nadirdir.

Bu koşulların yerine getirilmemesi halinde ise anne ve çocuk sağlığı ile ilgili önemli sorunların ortaya çıkması muhakkaktır. Demir depolarını boşaltan ve anemiye yol açan nedenlerden ayrı olarak, demir eksikliği başlı başına anne ölümüne yol açan bir faktördür. Ayrıca demir eksikliğinde bağışıklık sisteminin zayıflaması ile enfeksiyon riski artar. Barsak parazitleri beslenme dengesini bozarak anemide rol oynar. Demir eksikliği anemisi birkaç hafta içinde ortaya çıkar."



broşürler







Gebelikte Kansızlık
Share:
"Bütün memelilerin yavrularının beslenmesinde kendi annelerinin sütü en iyi olduğu gibi, süt çocuğunun beslenmesinde de Anne Sütü önemli ve yeri doldurulamayan bir besindir."

Anne sütünün bebeğe yararları:

Anne sütü bebeği enfeksiyonlara karşı koruyacak immünolojik faktörleri içerir. Anne sütüyle beslenen bebeklerde ishal, solunum yolu ve diğer enfeksiyon hastalıkları daha az görülür veya görülse bile daha az şiddette seyreder.

Anne sütü bebeğin büyümesi ve gelişmesini hızlandırır. Anne sütü bebeklerin gereksinimleri olan bütün besin öğelerini içerir.

Anne sütü ile beslenmiş çocuklarda egzema, allerjik hastalıklar, diş eti hastalıkları, Kanser ve diabet gibi hastalıklar daha az görülmektedir.

Anne sütünün sindirimi kolaydır. Meme emme işlemi çocuğun yüz kaslarının ve kemiklerinin gelişmesini sağlar.

Emme işlemi çocuğun psikososyal gelişimine katkıda bulunur. Anne ile bebek arasındaki bağın da güçlenmesini sağlar.

Emzirmenin Anneye Faydaları:

Doğumdan hemen sonra emzirme annenin doğum sonrası kanama riskini azaltır.

Bebeğin annesini emmesinin anneyi idrar yolu enfeksiyonlarından , göğüs ve Yumurtalık Kanserinden koruduğu düşünülmektedir. Emzirme süresinin uzunluğuyla ilişkili olarak kanser riski azalmaktadır. Emzirme ilk 6 Ayda ovulasyonu (yumurtlamayı) ve menstrüel siklusu (adet görmeyi) geciktirir.

Anne tam olarak emziriyor ve adet kanamaları başlamamış ise ilk 6 Ay gebe kalma riski çok düşüktür. Adet kanamaları başlamışsa veya tam olarak emziremiyorsa veya bebek 6 aylık olmuşsa Aile Planlaması yöntemleri mutlaka kullanılmalıdır.

Anne sütünün ekonomiye katkıları:

Anne sütü bebekler için en ucuz ve en iyi gıdadır. Diğer mama ve gıdalar oldukça pahalıdır. Anne sütü ise bebek için değeri parayla ölçülemeyecek kadar yararlıdır. Yaklaşık 1.5 milyon bebeğin altı ay sadece anne sütü ile beslenmesi ekonomiye en az 70 milyon dolar destek sağlayacaktır (1989 yılı verilerine göre).

Anne sütünün erkenden gelmesi, bol olması ve uzun süre devam etmesi için bebeklerin doğar doğmaz anne göğsüne konarak memeyi emmeleri sağlanmaya çalışılmalıdır. Yeni doğum yapmış anne yorgundur ve sütü yoktur diyerek bebeği anne memesine koymamak veya başka bir Sıvı vermek yanlış bir davranıştır.
WebRepTüm değerlendirmeler


------MUHTEŞEM GIDA ;ANNE SÜTÜ
-Her bebek için en iyi, en doğal ve taze besin.
-Her zaman temiz ve mikropsuz.
-Daima hazır ve bedava. Özel harcama gerektirmez.
-Tamamıyla ve kolaylıkla sindirilir.
-İshal, karın ağrısı ve kabızlık daha az görülür.
-Bağışıklık sistemini güçlendirir, enfeksiyonlardan korur.
-Bebeklerin daha zeki olmasını sağlar.
-Bebeğin su ihtiyacını tam olarak karşılar, ayrıca su verilmesine gerek yoktur.



-Doğumdan sonra gelen ağız sütü, bebeği hastalıklardan korur.
-Bebek ve anne arasında özel sevgi bağı kurulmasını sağlar.
-Emzirme, annenin sağlığını korur, meme ve rahim kanseri olma riskini azaltır.
-Yeni bir gebeliğin gecikmesini sağlar.
-Anne sütüyle beslenen bebeklerde şişmanlık az görüldüğünden ileri çocukluk dönemlerinde şişmanlık riskleri azalır

Yenidoğan bebeğin ilk 6 ay SADECE ANNE SÜTÜ ile beslenmesi ve 2 yaşına kadar ek gıda ile

ANNE SÜTÜ verilmesi gerekir.

SAĞLIKLI NESİLLER ,


EMZİRİLEN BEBEKLERDEN OLUŞACAK!!!...

ANNELER BEBEĞİNİZİ İLK 6 AY EMZİRİN,
DAHA SONRA UYGUN EK BESİNLERLE BİRLİKTE,
2 YAŞINA KADAR EMZİRMEYE DEVAM EDİNİZ.





Anne sütü
Share:
AŞIRI SICAKLARDA ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
MALATYA İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ

Pazartesi, 20 Haziran 2011 13:29 Atıf Kemal YENİCELİ

Hava sıcaklıklarının ülke genelinde mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği son günlerde halkımızın sağlık problemleri yaşamaması için konu hakkında alınması gereken tedbirlerle ilgili aşağıdaki hususların hatırlatılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu kapsamda;

Aşırı sıcaklar çeşitli sağlık problemlerini de beraberinde getirmektedir. Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Normalde terleme ile vücut ısısı dengede tutulmaya çalışılır. Ancak aşırı sıcaklarda sadece terleyerek vücut ısısı dengede tutulamaz. Yaşlılar, bebekler ve kronik hastalığı olanlarda terleme mekanizması ile vücut ısısının dengede tutulması her zaman mümkün olmayabilir. Yine ortamdaki nem oranı yüksekse terleme suretiyle vücut ısısı yeterli düzeyde düşmeyebilir. Ayrıca şişmanlık, herhangi bir hastalığa bağlı yüksek ateş, aşırı sıvı kaybı (dehidratasyon), kalp hastalığı, ruh ve sinir hastalığı, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile tedavi amaçlı bazı ilaçların (tansiyon düşürücüler, idrar söktürücüler vb.) kullanımı da sıcak havalarda terlemeyi etkileyen diğer faktörlerdendir. Bu gibi durumlarda yükselen vücut ısısı beyin ve diğer hayati organlarda hasara yol açabilir.



Aşırı sıcaklardan en çok etkilenen gruplar:

Dört yaşından küçük çocuklar,
Yalnız yaşayan 65 yaş ve üzerindeki yaşlılar,
Bakıma ihtiyacı olanlar,
Hamileler,
Aşırı kilolular,
Açık alanda çalışanlar,
Kronik hastalığı (şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları, beyin-damar hastalıkları, psikolojik hastalıklar, kronik solunum sistemi hastalıkları, karaciğer hastalıkları, böbrek hastalıkları) olanlar
Sürekli ilaç (özellikle tansiyon düşürücü, idrar söktürücü, depresyon ve uyku ilaçları) kullanan kişiler,
Sokak çocukları ve evsizlerdir.
Özellikle kronik hastalığı bulunan ve yalnız yaşayan yaşlılar en çok risk taşıyan gruptur.



AŞIRI SICAKLARDAN KORUNMA TEDBİRLERİ

A. Genel Korunma

• Günün en sıcak saatlerinde (10.00-16.00) mecbur kalınmadıkça dışarı çıkılmamalıdır.

• Dışarıda bulunulduğunda açık renkli, hafif, bol ve sıkı dokunmuş kumaşlardan yapılan giysiler tercih edilmeli; geniş kenarlı ve hava delikleri olan şapka giyilmeli ve güneşin zararlı ışınlarından koruyan güneş gözlüğü kullanılmalıdır.

• Dışarıda çalışması gerekenler mümkün oldukça güneş altında korunmasız kalmamaya, aşırı hareketlerden kaçınmaya, sık sık tuz içeren sulu gıdalar almaya dikkat etmelidirler.

• Yoğun fizik aktivite Spor yapmak için sabah ve akşam saatleri tercih edilmeli, her bir saatlik spor için en az 2-4 bardak sıvı alınmalıdır. Ağır fizik aktivitelerden kaçınılmalıdır.

• Risk altındaki yetişkinler ve yaşlılar, günde en az iki kez güneş veya sıcak çarpması yönünden izlenmelidir. Bebekler ise bu açıdan daha sık izlenmelidir.

• Bebek, çocuk, engelliler ve hayvanlar kapalı ve park etmiş araçlarda kesinlikle bırakılmamalıdır. Araçların iç ısıları, klima olsa dahi park edildikten çok kısa süre sonra yükselmektedir. Araç terk edilirken herkesin dışarı çıktığından emin olunmalıdır.

• Kapalı alanlar iyi havalandırılmalıdır.

• Güneş gören pencereler perde vb. güneşliklerle gölgelendirilmelidir.

• Vücut ısısının yükselmemesi için sık sık duş alınmalı; bunun mümkün olmadığı durumlarda ayaklar, eller, yüz ve ense soğuk suyla ıslatılmalı veya silinmelidir.

B. Beslenme ve Sıvı Alımı

• Susuzluk hissi olmasa bile her gün en az 2-2.5 litre (12-14 su bardağı) sıvı tüketilmelidir.

• Kahvaltıda az yağlı peynirler, zeytin ve taze sebzeler bulunmalı, kafein içeren içecekler yerine de süt, meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir.

• Yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı; yemeklerde bitkisel sıvı yağlar kullanılmalıdır. Yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerine haşlama, ızgara, kendi suyunda veya az suda pişirme gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmalıdır.

• Vücut direncini artırmak ve vücudun yeterli miktarda vitamin ve mineral almasını sağlamak için bol miktarda sebze ve meyve tüketilmelidir.

• Terleme ile artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için her zamankinden daha fazla miktarlarda sıvı alınmalıdır.

• Sıvı alımında su içmek esas olmakla beraber, su dışı sıvı alımında kahve, çay ve gazlı içecekler yerine süt, ayran ve meyve suyu gibi içecekler tercih edilmelidir. Eğer doktor tarafından sıvı alımı kısıtlanmış veya idrar söktürücü ilaç kullanılması söz konusu ise ilgili doktora başvurmak gerekir.

• Mide kramplarına neden olabileceği için çok soğuk ve buzlu içecekler tercih edilmemelidir.

• Kafein, alkol ve fazla miktarda şeker içeren içecekler vücuttan daha fazla sıvı kaybına yol açtığı için tüketilmemelidir.

• Dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin, tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulma riski olan besinler (et, yumurta, süt, balık vb.) açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir.



AŞIRI SICAKLARIN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ

Güneş veya Sıcak Çarpması: Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu beden ısısını ayarlayan terleme mekanizmasının bozulmasına bağlı olarak vücut ısısının düşürülememesi ile karakterize bir tablodur. Vücut ısısı 10-15 dakika içerisinde 40-41°C üstüne çıkabilir. Güneş veya sıcak çarpması acil olarak tedavi edilmezse kalıcı hasara veya ölüme neden olabilir. Bilinç kaybından önce tedaviye başlanması durumunda iyileşme şansı oldukça yüksektir. Kişinin ateşi 39.4°C üzerindedir, deri kuru, kırmızı ve sıcaktır, terleme yoktur, bulantı kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, göz çukurlarının belirginleşmesi ve görme netliğinin bozulması ile komaya kadar gidebilen şuur bulanıklığı veya kaybı vardır.

İlk yardımda; kişi hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınmalı, sıkı giysileri gevşetilmeli, soğuk su veya soğutucularla (vantilatör, klima vb.) soğutulmaya çalışılmalı, kesinlikle içmesi için sıvı verilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Gerekli durumlarda hava yolu açılmalı ve suni solunum yapılmalıdır.
Share:
Ülser ve Gastrit için muz tüketin




Tropikal meyvelerden ülkemizde en çok rağbet gören meyve çeşidi olan muzun öksürüğü kesmeden damar tıkanıklığını açmaya kadar bir çok faydaları olduğunu biliyor muydunuz?


Öncelikle muz mide dostu meyvelerin başında gelir lifli yapısı sayesinde sindirim zorluğu çekenlerin
tüketmesi gerekir.Özellikle lifleri midedeki eritici öğütücü görevleri yerine getirerek sindirim
sistemini dengeleme işlevini görür.
Zararları;Her meyvenin çok tüketildiğinde yan etkileri olduğu gibi muz’unda yan etkileri vardır
Bunlar muzun aşırı tüketimi sonunda ishal veya kabıza sebep olmasıdır.Aynı zamanda Şeker hasalığı bulunan
kişilerin muzu aşırı tüketmemeleri ve kontrollü bir şekilde tüketmeleri önerilir.

Muzun Faydaları;

-Göğüs ağrıları ve öksürük için tüketilmesi faydalı etki yapar.
-Böbreklerde oluşan enfeksiyon ve iltihaplanma için faydalıdır.
-Kramp oluşan kaslardaki spazmları çözerek o bölgedeki kasları yumuşatır.
-Ülser ve Gastrit için iyileştirici özellik taşır.
-Neredeyse bir enerji içeceğindeki kadar enerji vardır vücuda güç depolar.
-Damar ve kalp sağlığı için önemlidir.
-Periot dönemleri ağrılı olan bayanlar için ağrı dindirmede etkilidir.
-Kemik gelişimi ve Kemiklerin güçlendirilmesi için etkilidir.


MUZ' UN SAĞLIK AÇISINDAN ÖNEMİ


Muz en besleyici ve en fazla kalorili meyvalardan biridir.

100 gramında 96 kalori bulunur.

Ayrıca 100 gramındaki 370 miligram potasyum ile en zengin potasyuma sahip meyvadır.

Muzun içersinde Provitamin A, E, B2, B6 ve C Vitaminleri, Niacin, Folik Asit, karbonhidrat ve bol miktarda diğer faydalı mineraller bulunur.

Kolesterol düşürücü etkisi vardır.

Zaman zaman enerji depolamak isteyen sporcular ve otomobil kullanırken yorulan sürücüler için ideal bir meyvedir.

Ezilmiş olarak ishale karşı etkin bir meyvedir.

Yüksek tansiyonu önler.

Ülser yaralarını tedavi eder.

İçersindeki sodyum ve potasyum kalbi güçlendirir.

Mutluluk hormonları Serotonin ve Salsolinol muz yiyenleri rahatlatır.

Sporcular için "yasal doping maddesi" olarak da anılır.

Besleyici özelliği sebebiyle bebek maması olarak kullanılmaya uygundur.
Share:

Sağlıklı ve zeki nesilller için iyotlu tuz










Sağlık Bakanlığı (SB) ve Tarım Bakanlığı (TKB) işbirliğinde, Tuz Tebliğinde değişiklik yapılarak iyotsuz gıda sanayi tuzunun doğrudan tüketiciye sunumu yasaklanmıştır.

Tuz üretimi ve kullanımı ile ilgili bu değişim halkı iyot yetersizliği bozukluklarından (İYB), özellikle çocukları zihinsel ve bedensel gelişim geriliğinden korumak ve 2005 yılı sonuna kadar halkın en az %90’ının iyotlu tuz kullanımını sağlamak amacıyla yapılmıştır.

İyot canlılar tarafından hergün gıdalarla alınması gereken bir mikro besin ögesidir. Her gün kişi başına 90-150 mikrogram (yaşa göre değişmektedir) alınması gereken iyot eksik alınırsa, toplumların sağlığı ve ekonomisi olumsuz olarak etkilenmektedir.

İyot yetersizliğinin sonuçları:

Zeka geriliği; cücelik; sağırlık; felçler; doğumsal anomaliler; bebek ve çocuk ölümlerinde artış; kadınlarda düşükler; kısırlık; her yaşta guatr; okul çocukları ve erişkinlerde öğrenme, anlama, algılama bozuklukları.
Hayvanlarda et, süt, yün, yumurta vs. de verim düşmesi, tekrarlayan düşükler, cılız yavrular.
Toplumda işgücü kayıpları, tanı ve tedavilere harcanan masraflar ve hayvancılık sektöründe verim düşüklüğü gibi nedenlerle ekonomik kayıplar.
Dünya’da Durum
İyot yetersizliği nedeniyle dünyada 113 ülkede 1,6 milyar insan risk altında olup 700 milyondan fazla kişide guatr mevcuttur, 40 milyondan fazla insan zihinsel özürlüdür.

Türkiye’de Durum
İyot yetersizliği Türkiye’de de önemli bir sorundur. Yapılan çeşitli araştırmalar ülke düzeyinde guatr oranının %31 olduğunu göstermiştir. Guatr, buzdağının su üstünde kalan kısmıdır. Yukarda belirtilen diğer sorunlar, toplum tarafından iyot yetersizliğine bağlı olarak geliştiği bilinmeyen ya da fark edilmeyen sorunlar olup, buzdağının suyun altında kalan daha büyük kısmında yer almakta ve ciddi tehlike oluşturmaya devam etmektedir.

Sağlıklı ve zeki nesiller için halkımıza düşen görevler:

Sadece iyotlu tuz kullanmak.
İyotsuz tuz satanları ve iyotsuz tuz kullanan toplu tüketim yerlerini yasal değişiklikten bahsederek uyarmak.
Uyarılara rağmen iyotsuz tuz satan ya da toplu tüketim yerlerinde kullananlar hakkında TKB’nin taşra teşkilatının Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerine bildirmek.
Editörlere Not
Adı geçen değişiklik 13 Ocak 2005 tarih ve 25699 (Tebliğ No 2004/44) sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.

Tuzların kontrolü; üretimden tüketimine kadar TKB sorumluluğunda olup, halka iyotsuz gıda sanayi tuzu satan bakkal, market vs. satış yerleri ve iyotsuz tuz kullanan toplu tüketim yerleri hakkında işlem yapılacaktır.

İyot Yetersizliği Bozuklukları (İYB) Kontrolu ve Tuzun İyotlaması Programı SB tarafından 1994 yılında başlatılmış, 1999 yılında sofra tuzunun iyotlanması zorunlu hale getirilmiştir. Türkiye, 2005 yılı sonuna kadar sorunun ortadan kaldırılması ilgili küresel hedefe ulaşma kararı almıştır. 1995 yılında iyotlu tuz kullanım oranı %18 iken, 2003 yılında halkın %70’inin iyotlu tuz kullandığı tesbit edilmiştir. Kentsel yerleşim yerlerinde kullanım oranı %78 iken, kırsal bölgelerde kullanım oranı %48’e düşmektedir. Ancak, 2002 yılında 30 ilde okul çocuklarında yapılan idrarda iyot ölçümü araştırması 6 il hariç çocuklarımızın yeterli iyot almadığını göstermiştir.

Sorunun tamamen ortadan kaldırılması için evhalkı iyotlu tuz kullanım oranı en az %90 olmalıdır.

Dünyada İsviçre, Kanada gibi gelişmiş ülkeler bu sorunu 1920 lerde farkedip iyotlu tuz kullanarak ortadan kaldırmışlardır. Aralarında Çin’in de bulunduğu, nüfusu ve tuz üreticisi çok olan 27 ülke ise bu sorunu tamamen ortadan kaldırmıştır.


İyot Eksikliği Önlenebilir Zeka Geriliğinin En Önde Gelen Nedenlerinden Birisidir ve Kişiyi Anne Karnından Başlayarak Tüm Yaşamı Boyunca Olumsuz Olarak Etkileyen Bir Hastalıklar Bütünüdür.





İyot yetersizliğinin en olumsuz ve yıkıcı etkilerinin gözlendiği risk grupları; doğurganlık çağdaki kadınlar, gebeler, bebekler ve çocuklardır. Bebek ve çocuklarda; büyüme ve gelişme geriliği, zeka düzeyinin akranlarına göre en az 13.5 puan daha düşük olması, öğrenme yeteneği ve okul başarısında azalma, gebelerde düşük ve ölü doğum riskinde artma ve her yaşta guatr iyot yetersizliğin oluşturduğu önemli sağlık problemlerinden sadece birkaçıdır.
Sağlık Bakanlığı olarak yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, anne ve çocuk ölümlerine yol açabilen sağlık problemlerinin çözümüne ve toplumun bu konuda bilinçlendirilmesine yönelik çeşitli çalışmalar yürütmekteyiz. Bu çalışmalardan biri de ülkemiz için önemli bir halk sağlığı sorunu olan iyot yetersizliği hastalıkları ve bu hastalıkların yol açtığı sağlık problemlerinin önlenmesidir.

Bu amaçla tüm dünyada iyot yetersizliğinin önlenmesi için ülkemizin de içinde bulunduğu birçok devlet özel programlar başlatmıştır. Sağlık Bakanlığı olarak 1994 yılında UNICEF ile işbirliğinde “İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi Ve Tuzun İyotlanması Programı” başlatılmıştır.

Güvenli, ucuz ve etkili bir yol olan iyotlu tuz kullanımı çok uzun bir süredir dünyada bilinen ve yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir.




Ülkemizde 1968 yılında başlayan tuzun iyotlanması çalışmaları, 1994 yılında başlayan ulusal “ İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi ve Tuzun İyotlanması Programı” ile hız kazanmıştır. Eğitim, yasal düzenleme, bilgilendirme, bilinçlendirme, izleme ve denetimler ile iyotlu tuz kullanımında artış görülmüştür. Ancak, İyot yetersizliği hastalıkları ülkemiz için önemli bir halk sağlığı sorunu olarak devam etmektedir.

Program kapsamında yapılan çalışmalarda tuz firmalarının konuya ilgisinin arttırılması, halkın bilinçlendirilmesi, sağlık personelinin bilgilendirilmesi ve yasal değişikliklerin gerçekleştirilmesi başlıklarına ağırlık verilmiştir. Programın başladığı tarihten bu güne kadar üretilen iyotlu tuzun halk tarafından tüketilmesi konusunda halkın bilinçlendirilmesi, sağlık personelinin bilgilendirilmesi çalışmaları sonucu 1995 yılında iyotlu tuz tüketen hanelerin oranı% 18 iken 2003 yılında bu oranın % 70’lere ulaştığı ancak kullanım oranının istenilen düzeyde olmadığı görülmektedir. Araştırmaların ortaya koyduğu durum itibariyle ülke düzeyinde sağlanan gelişmelere karşın hala iyot yetersizliğin sürdüğü bölgeler söz konusudur.



İyot Nedir?





İyot, insan ve hayvanlarda normal büyüme ve gelişme ile beyin ve vücut işlevleri için mutlak gerekli bir elementtir.

İyot, İnsan vücudunda beyin ve sinir sisteminin normal büyüme ve gelişmesi, vücut ısısı ve enerjisinin devamı için gerekli olan tiroid hormonlarının (T4-tiroksin ve T3-triiyodotironin) önemli bir bileşenidir. Bu hormonlar vücudun tüm sistemlerinin büyüme ve gelişmesi için gereklidir. Besinlerle iyot yetersiz alındığında iyot yetersizliği hastalıkları görülmektedir.

İyot Yetersizliği Sonucunda;


Tiroid bezinden kana geçen hormonlar yeterli miktarda yapılmamakta, hemen hemen tüm organların büyümesi, gelişmesi ve işlevlerinde sorunlar ortaya çıkmakta, boy uzaması durmakta ve zihinsel işlevler gerilemektedir.

Yapılan bilimsel çalışmalara göre doğumdan itibaren iyot yetersizliği zeka düzeyinde 13.5 puanlık düşmeye neden olmakta çocuklarda öğrenme yeteneğinde azalma ve algılama güçlüğü ve bunun sonuncu olarak da okul başarısında düşme gibi sorunlara yol açmaktadır.

İyot Eksikliğinde Oluşan Sağlık Sorunları

Anne Karnında ve Bebeklikte


Düşük
Ölü doğum
Bebek ölümü
Sağırlık
Dilsizlik
Cücelik
Zeka geriliği
Doğum anomalileri (Doğuştan olma bozukluklar)
Çocukluk ve Gençlikte


Guatr



Kısa boyluluk
Zihnin yetersiz çalışması
Öğrenme yetersizliği
Algılama ve öğrenmede yetersizlik
Yetişkinlerde


Guatr
Verim düşüklüğü
Tiroid kanser riskinde artmadır.

Yetersiz iyot alımı bir çok hastalığa ve sağlık sorununa neden olmaktadır. İyot yetersizliği hastalıklarının başında, en çok bilinen ve görülebilen GUATR gelmektedir. Guatr her yaş grubunda önemli bir hastalıktır. İyot yetersizliği hastalıklarından en ciddi olan, bilinmeyen ve gözle görülemeyen sorun ise BEYİN ÖZÜRÜ ve ZEKA geriliğidir.
İyot Yetersizliği Hastalıklarının Durumu

İçinde bulunduğumuz 21.yüzyılda dünyamızda 1.6 milyar çocuk iyot yetersizliğinden etkilenmektedir. Şu anda dünyadaki milyonlarca çocuğu gözle görülemeyen ve önlenebilen beyin özrüne mahkum etmiş, onmilyonlarca çocukta zihinsel geriliğe yol açmış, bunların dışında da yüzmilyonlarcasında daha hafif bedensel ve zihinsel kusurlar yaratmıştır.




Ülkemizde en son 2002-2003 yıllarında okul çağı çocuklarında yapılan araştırmaların sonuçlarına göre;


Her 100 çocuktan yaklaşık 30'unda Guatr sorunu olduğu
İdrardaki iyotlarının yeterli olup olmadığına bakıldığında 10Oµg/L olması gereken idrar iyot miktarı yerine 53µg/L olduğu bulunmuştur. Bu durum ülkemizde özellikle okul çağı çocuklarında iyot yetersizliğinin ciddi boyutlarda olduğunun net kanıtıdır.
Bireylerin Almaları Gereken Günlük İyot Miktarları

YAŞAM DÖNEMİ GÜNLÜK İYOT ALIMI
0-6 yaş 90 µg / gün
6-12 yaş 120 µg / gün
12 yaş üstü 150 µg / gün
Gebe ve emzikli 200 µg / gün


İyot Hangi Kaynaklardan Sağlanabilir?


İyot yenilen gıdalardan ve içilen sulardan alınır.
İyot, deniz ürünlerinde (balık, yosun gibi), toprakta yeterli miktarda iyot bulunduğunda et, süt, yumurta ile tahıllarda ve diğer gıdalarda bulunmaktadır.
Ülkemizde toprak erozyonu, sel baskınları v.b. nedenlerle su ve toprakta iyot yeterince bulunmamaktadır.Dolayısıyla da toprakta yetişen besinlerdende vücudun ihtiyacı olan iyot alınamamaktadır.

Bu konuda üniversitelerimizin yıllar içinde yaptığı araştırma sonuçlarına bakıldığında;

1968 , 1970, 1979 ve 1980 yıllarında gıda ve içme sularında iyotun yetersiz olduğu görülmektedir.

Bu nedenle bireylerin günlük iyot ihtiyaçlarının karşılanması ve sorunların çözümü için tuzun iyotla zenginleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Herkesin kullandığı sofra tuzuna bir miktar iyot katılması ve bu yolla vücudun ihtiyacı olan iyotun alınmasıyla; ülkemiz çocuklarını tehdit eden iyot yetersizliğine bağlı hastalıklar, yetersiz gelişme gibi sorunların önlenmesi sağlanacaktır.

Neden Tuzun İyotlanması Tercih Edilmiştir?

Çünkü;

Tuz herkes tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Düşük maliyetlidir ve yıllık olarak kişi başına tüketim fiyatı ucuzdur.

Tuzun iyotlanması ile renk-koku-tat değişikliği olmamaktadır.

Ülkemizdeki Bu Sorunun Çözümü İçin;

Türkiye'de, "İyot Yetersizliği Hastalıkları" önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu sorunları ortadan kaldırmak amacıyla Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü 1994 yılında ülke düzeyinde İYOT YETERSİZLİĞİ HASTALIKLARI VE TUZUN İYOTLANMASI PROGRAMI başlatmıştır.

Programın Temel Amacı; toplumu iyotlu tuz tüketimi konusunda bilgilendirerek iyot eksikliği hastalıklarından korumaktır.

1998 yılında Türk Gıda Kodeksi'nde sofra tuzlarının iyotlu olarak üretilmesi yasal zorunluluk haline getirilmiştir!

Programın başladığı 1994 yıllarında evlerde iyotlu tuz kullanım oranı %20 lerde iken programın etkin bir şekilde yürütülmesi ile aynı oran %64 lere ulaşmıştır. Ancak ülkemizde evlerin %36 sında iyotlu tuz kullanılmadığı, yine ilçe ve köylerde iyotlu tuz kullanımının kentlerdekine oranla daha düşük olması, ülke düzeyinde iyotlu tuz tüketiminin arttırılmasında eğitime ağırlık verilmesinin gerekliliğinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

LÜTFEN DİKKAT !!!


Evinize aldığınız tuzun İyotlu olmasına dikkat ediniz.
Satın aldığınız İyotlu tuzunuzun İyot içeriğinin korunması için tuzu
Koyu renkli ve kapaklı kavanozlarda koruyunuz
Serin ve kuru yerde saklayınız
Güneş ışığından uzak tutunuz
Eğer tuzunuzu kendi torbasında saklayacaksanız naylon torbanın ağzını mutlaka kapalı tutunuz.
DEĞERLİ ÖĞRETMENLER;


İyot yetersizliği, ülkemizdeki önemli halk sağlığı sorunlarından biridir. Sadece iyotlu tuz kullanarak önlenebilecek bu sorunun en olumsuz etkileri bebekler ve çocuklar üzerinde görülmekte, onları zeka geriliği ve okulda başarısızlık gibi risklerle karşı karşıya bırakmaktadır.
Çocukların temel haklarından biri sağlıklarının korunmasıdır. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı olarak 1994 yılında iyotlu tuz tüketimini arttırmak ve halkımızı bilinçlendirmek amacıyla bir çalışma başlattık. Bu çalışmanın başarıya ulaşmasında "siz öğretmenlerimizin" katkısı çok önemlidir.

Araştırmalara göre öğretmenlik toplumunun güvenini kazanmış olan doğru ve güvenilir mesleklerden biridir. Ve siz öğretmenler doğal toplum liderlerisiniz. Geleceğin yetişkinlerinin sağlıklı, mutlu ve üretken bireyler olmasında en önemli rollerden biri sizlere düşmektedir.

Halk sağlığı sorunlarının ortadan kaldırılmasında sizlerin çocuklarımıza ve toplumun geneline sunduğu eğitimlerin önemi çok büyüktür. İyotlu tuz kullanımını artırmak için de sizlerden beklentimiz; ulaşabildiğiniz herkese iyotlu tuz kullanımını önermenizdir. Kişileri ambalajının üzerinde İYOTLU yazan tuzları satın almaları gerektiği konusunda uyarınız.

Değerli Öğretmenlerimiz, iyot yetersizliğine bağlı hastalıkların önlenmesinde ve iyotlu tuz kullanım oranının istenilen düzeye ulaşmasında sizlerin göstereceği duyarlılık bu sağlık sorunun önlenmesine karşı atılmış en önemli adımlardan biri olacaktır.

UNUTMAYINIZ Kİ; İYOT YETERSİZLİĞİ ÖNLENEBİLİR ZEKA GERİLİĞİNİN EN TEMEL NEDENİDİR.

Küreselleşen dünyada ülke olarak yerimizi alabilmek için geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızın zeka, öğrenme başarısı gibi sorunlara maruz kalmasını hep birlikte önleyerek önemli mesafeler kaydedebiliriz.
Share:

Video

←Kanalımız

Dil

Popular Posts

Etiketler

Lütfen Buradaki konuları İsim belirterek Paylaşın. Blogger tarafından desteklenmektedir.