• Vücudumuz hakkında bilmediğiniz İnanılmaz gerçekler

    Yeni doğmuş bir bebek 7 aya kadar yutarken aynı anda nefes alıp verebilir. Kafatası 29 farklı kemikten oluşur. Vücut ısımızın %80'ini kafamızdan kaybederiz. Yüzünüz kızardığında mideniz de kızarır.

  • Gözlükleri Çıkartma Zamanı Geldi (alıntı)

    Gözlük takan insanlar gözlüklerinden basit egzersizler yaparak kurtulma imkanı varmış.Gözlükle gördüğü gibi görebilir hatta daha da iyi görebilirmiş.Bu bir gerçektir, bu mümkündür. (Zdanova Vladimira Georgivecha)

  • Manyetik terapi

    Manyetik terapi,manyetik alan gücünün organizmamıza iyileştirici etkisidir. Organizmadaki hücre ve dokuların biyomanyetik zarla çevrili olduğu saptanmıştır. Bu zar organizmamızı çevremizde bulunan manyetik alanların zararlı etkilerinden korur.

  • BESİN KALORİ CETVELİ

    Günlük aldığınız kalori miktarı, harcadığınız kalori miktarından 300 kalori eksik olduğu taktirde, 1 haftanın sonunda yaklaşık 454 gr. yağ yakmış olursunuz.

  • TÜRK BİLİM ADAMLARINDAN İNANILMAZ BULUŞ

    Kocaeli Üniversitesinde görevli bilim adamları, tavuk tüyünden insan derisi yaptı. Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde görevli Doç.Dr. Güralp Özkoç, tavuk tüyünden deri yanıkları ve doku kayıplarında iyileşmeyi hızlandıracak yüksek katma değere sahip biyomedikal bir ürün geliştirdi.

Himalaya tuzu




Kristal tuz çeşitleri arasında en iyisinin Himalaya tuzu olduğu biliniyor.
Himalaya tuzunda en az 84 element bulunur, dünyada var olan neredeyse tüm elementler Himalaya tuzunda mevcuttur.
Ne “tesadüftür” ki, bedenimizin doğal yapısında da yine bu 84 elementin varlığına şahit oluyoruz. Ancak günümüz yaşam koşulları ve beslenme şeklimiz nedeniyle bedenimizin element dengesi de giderek bozuluyor. Maruz kaldığımız elektromanyetik alanlar, GDO’lu gıdalar, tarım ilaçları, kalitesiz besin ve kalitesiz su, bu dengenin altüst olmasına ve bedenin mineral açlığına sebep oluyor. Bu 84 elementin tamamı bedenimizin doğasında da mevcut olduğundan, beden element eksikliğini Himalaya tuzu sayesinde kolaylıkla tamamlayabiliyor. Bu da sağlıklı yaşama doğru atılan en önemli adımlardan biri.
Su ve tuz eksikliğinin hastalıklarla bağlantısı nedir?
Alınan su, bedende sadece enerji üretmez, aynı zamanda hücrede yıllardır biriken zehri de dışarı atar. Eğer bunları atamazsa, hücre içerisinde aşırı asitlenme oluşur. Bunun sonucunda en iyi ihtimal ile ağrılar sızılar başlar; ama daha da kötüsü kanserli hücre oluşumu başlayabilir.
Su, bütün bu işleri tuzun yardımı ile yapabilmektedir.
Su ve tuz muhteşem bir ekiptir! İkisi birlikte sadece bedenin su miktarını ayarlamakla kalmaz hücrenin ve dolayısı ile bedenin pH düzeyini nötr (7,4) tutar.
Beslenmede de tuz ve suyun önemi büyüktür.
Beslenme sadece besin maddelerinin bedene alınmasıyla bitmez. İçeri alınan besin maddelerinin daha ufak parçalara dönüştürülerek suyla çözüldükten sonra kana yüklenmesi gerekir ki gerçek anlamda bir sindirim sağlanmış olsun. Geriye kalan yararsız maddeler ise dışarı atılır. Kana alınan maddeler bedenin her tarafındaki hücrelere taşınır. Hücreye ulaşan bu besin maddeleri hücrede kullanılır ve ortaya çıkan zararlı yan ürünler bağışıklık sistemi tarafından dışarı atılır.

Suyun tüm bunları yapabilmesi için de gerçek tuza ihtiyacı vardır.
Yediğimiz yiyecekler midede kimyasal ve fiziksel olarak parçalanır. Bunu becerebilmek için mide günde iki üç litre arasında bir sıvı (salgı) üretir. Mide bu sıvıyı ancak bedende yeterli su varsa üretebilir. Midenin bu salgısı hidroklorik asit içerir. (Mide suyunun pH değeri 0,9 ile 1,5 arasında değişiyor). Mide suyunun bu yüksek asit değeri nedeniyle midenin kendi kendisini parçalamaması için mide bir çeşit koruyucu salgı salgılar. Bu koruyucu salgıyı yeterince salgılayamadığı zaman gastrit diye adlandırılan mide iltihaplanmasına sebep olur.
Midede parçalanan bu besin maddeleri on iki parmak ve incebağırsağa gönderilir, buradan da kana ve lenflere yüklenerek bedenin diğer hücrelerine gönderilir. Ve bu işlemlerin yapılabilmesi için yemek öncesinde ve sonrasında su içmemiz gerekir. Yani yediklerimizin ne kadarının gerçekten bedenimize besin kaynağı olacağına yediğimiz yemeğin kalitesi kadar içtiğimiz suyun kalitesi (pH 7,4 ve üzeri) ve miktarı da karar veriyor.
Eğer beden kronik su kıtlığı altında yaşıyorsa, beyin kalınbağırsaktaki suyu çekip kana yüklemeye çalışır. Bu işlem esnasında kalınbağırsaklar aşırı çalışmak zorunda kalır. Bunun sonucunda tıkanmalar (kabızlık) meydana gelir. Bolca su içildiğinde bu sorun da kendiliğinden çözülür.
Kalınbağırsak kanserinin en büyük sebeplerinden biri de susuzluktan dolayı sindirim sisteminin zora düşmesidir.
Kanımızın yüzde doksan dördü sudur. Bedende kronik su kıtlığı yaşandığında kan suyunun yaklaşık yüzde sekizi alınarak diğer organlara dağıtılır. Bu durumda kan (özellikle de yemeklerden sonra) akışkanlığını kaybederek yüksek tansiyona sebep olur.
Share:

Sağlığınız için ılık,tuzlu suyla gargara yapma



Dr.Vinay Goyal: Yoğun bakım ve Tiroit uzmanıdır. MBBS, DRM DNB.
20 yıldan fazla klinik tecrübesi vardır.Hinduja Hastanesi, Bombay hastanesi, Saife Hastanesi, Tata Memorial hastanesi gibi önemli kurumlarda görev yapmıştır.Şu anda Malad’da, Riddhiviayak Cardiac and Critical center’da Nükleer ilaç departmanı ve tiroit klinikleri şefi olarak görev yapmaktadır.
Mikrobun vücuda giriş noktaları yalnızca burun delikleri, ağız ve boğaz yoluyla olmaktadır. Çok bulaşıcı bir yapıya sahip olmasından dolayı her türlü önleme karşı H1N1 virüsüyle temas etmekten kaçınmak veya korunmak imkânsızdır.
H1N1 virüsüyle temas etmek virüsün vücutta çoğalması kadar önemli değildir.

Sağlığınız yerinde ve H1N1 hastalık belirtileri göstermiyorken virüsün vücutta üremesini, belirtilerin daha da şiddetlenmesini ve ikincil enfeksiyonları n gelişmesini önlemek için dikkatimizi N95 veya tamiflu gibi ilaçları stoklamaya vermek yerine çoğu bildirgelerde bahsedilmeyen bazı çok basit önlemleri uygulayabiliriz.


1. Ellerin sıklıkla yıkanması ( Bütün bildirgelerde bahsedilmiştir)

2. “Hands-off-the- face” “Ellerinizle

yüzünüze dokunmayın” yaklaşımı. Yemek, banyo ve yara bakımı gibi zorunluluklar dışında yüzünüzün herhangi bir yerine dokunmaktan kaçınınız.

================================================== ========

3. Ilık tuzlu suyla günde iki kere gargara yapınız( tuza güvenmiyorsanız listerin kullanınız). H1N1 ‘in boğaz ve burun boşluklarında çoğalıp enfeksiyona sebep olarak karakteristik belirtileri göstermesi için 2 -3 güne ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir kişinin ılık, tuzlu suyla gargara yapmasının etkisi hastalığa yakalanmış olan bir kişinin tamiflu kullanması ile aynıdır. Bu basit ucuz fakat güçlü önleyici yöntemi küçümsemeyiniz.

================================================== ======

4. Yukarıdaki 3. Önleme benzer olarak; Burnunuzun içini en az günde bir kere ılık tuzlu suyla temizleyiniz. *Günde bir kere burnunuzu sümkürün ve sonra ılık tuzlu suya batırılmış pamuk tamponlarla

silerek temizleyiniz. Bu yolla burnunuzda bulunak virüs sayısını etkili bir şekilde azaltmış olursunuz.

5. Narenciye suları gibi C vitamin bakımından zengin olan yiyecekler kullanarak doğal bağışıklığınızı güçlendiriniz. Eğer ilave olarak C vitamin kullanmak zorunda iseniz emilimi artırmak için

mutlaka Çinko ile birlikte alınız.

6. Bitkisel çaylar, çay, kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden içebildiğiniz kadar çok içiniz. * Sıcak içecekler içmek gargara yapmakla aynı etkiye sahiptir fakat ters yöne doğru. Sıcak içecekler virüsleri yaşamaları mümkün olmayan ortama sahip olan mideye doğru yıkayarak götürürler. H1 N1 virüsü mide’de çoğalamaz, herhangi bir zarar veremez ve hayatiyetını devam ettiremez.


Share:

Kalsiyumun baş düşmanı şeker

Kalsiyum eksikliğinin en önemli nedeni şeker ve şeker içeren gıdaların fazla miktarlarda tüketilmesidir. Şeker sentetik bir gıdadır ve sindirilmesi sırasında vücudumuzda pek çok zehirli asit oluşur. Çoğunlukla kalsiyum içeren büyük miktarlarda mineral tuzları bu asitleri etkisiz hale getirmek için kullanılır. Bu tuzlar, yoğunlukla bulundukları kemiklerimizden ve dişlerimizden alınır. Tatlıya karşı çok küçük yaşlardan itibaren düşkünlük geliştiririz. Yetişkinler bile sağlığımıza zarar vermeksizin tüketilebilecek tatlı miktarının yüzlerce katını tüketir her gün. Çocukların dişlerinin neden çürüdüğünün, yetişkinlerin neden diş eti hastalıklarına yakalandığının, yaşlılarınsa kemiklerinin neden gravyer peyniri gibi delik-deşik olduğunun sebebi ortadadır. O halde, osteoporoz genetik bir hastalık mıdır? Bu soruya cevabım hayır olurdu. Saydığım hastalıklara neden olan şey, kuşaklar boyunca birbirimize aktardığımız kötü beslenme alışkanlıklarıdır. Sonuç olarak, osteoporozun ana nedenlerinden biri tatlılara olan aşırı düşkünlüğümüzdür. Ebeveynlerin “Çocuğumdan bir şekerlemeyi nasıl esirgeyebilirim? Çocukluk çağı tatlı olmalıdır” dediklerini duyarım sık sık. Onlara sağlıklı ve mutlu bir çocukluğu ne şekilde sağlayabilecekleri konusunda daha fazla kafa yormalarını tavsiye ederim. Çocuklar tatlı yiyerek sürdükleri küçük sefaların bedelini, ileride yıllarca sürecek kemik ve omurga ağrıları çekerek ödemek zorunda kalabilirler. Güncel araştırmalar kalsiyumun vücut tarafından özümsenmesinin üç ana prensibini keşfetti: 1.Kalsiyum, yağların aşırı veya yetersiz olması halinde vücuttan atılmaktadır. 2.Fosfor veya magnezyumun vücutta aşırı veya yetersiz miktarda olması kalsiyumun özümsenmesini olumsuz etkilemektedir. 3.Yiyeceklerin içerdiği D vitamini miktarı kalsiyumun özümsenmesi açısından önemlidir. Bu keşifler, pastörize ya da kaynatılmış süt içen insanların, vücutlarına neden sandıkları ölçüde kalsiyum girmediğini açıklıyor. Yumurta kabuğu çöp değildir. Yumurta kabuğu, yüzde doksanı kemiklerimiz tarafından özümsenebilen ideal bir kalsiyum kaynağıdır. Kalsiyum karbonatın yanı sıra, vücudumuz için yaşamsal olan bütün mikroelementleri içerir. Bakır, flor, demir, manganez, molibden, sülfür, silisyum ve çinkoyla birlikte toplam 27 elemente sahiptir. Yumurta kabuğunun bileşimi kemiklerimizin ve dişlerimizin bileşimine çok benzer. Yumurta kabuğu tedavisinin insan vücudu üzerindeki etkilerini inceleyen Alman ve Macar araştırmacılar, tedavinin hem yetişkinlerde hem de çocuklarda tırnak ve saç kırılmalarına, dişeti kanamalarına, pekliğe, aşırı duyarlılık reaksiyonuna, uykusuzluğa, kronik soğuk algınlıklarına ve astıma karşı olumlu etki yaptığı sonucuna varmıştır. Yumurta kabuğu tedavisi kemikleri ve dokuları güçlendirmenin yanı sıra, vücutta bulunan radyoaktif elementlerin atılmasını da sağlar. Bir adet yumurtanın kabuğunu kaynar suya koyarak beş dakika kaynatın ve kurumaya bırakın. Kuruyan kabukları kahve değirmeninde öğütün. Günde yarım ila bir gram alın. Osteoporozdan korunmak için öğüttüğünüz yumurta kabuğunu yarım limonun suyuna ekleyerek içebilir ya da tahıllara ekleyerek tüketebilirsiniz. Bu tedaviyi yılda iki kez, ocak ve kasımda birer ay süreyle uygulayın.

Share:

Buğday Çimi Deyip Geçmeyin



Bu hafta sizin gibi duyarlı ve bilinçli okuyucularıma çimen suyunun faydalarını anlatmak istiyorum. Esasında çimen suyu dediğimiz şey buğday suyudur. Ufak tepsilere ekilen buğday tohumları aşağı yukarı 15-20cm uzadıktan sonra kesilir ve suyu çıkarılarak içilir. Peki çimen suyu neden son zamanlarda bu kadar popüler oldu, nedir bu normalde alt tarafı çim diye baktğımız bitkinin içindeki özellik? Çimen suyunun saymakla bitiremeyeceğim faydalarından en önemlilerini sizlerle bu yazımda paylaşacağım.


Çimen suyu, tepsisinden taze, kesilir kesilmez içildiğinden klorofil yoğunluğu inanılmaz derecede yüksektir. Bitkilerin çoğunda bulunan klorofil güneşten gelen enerjidir, ve biz çimen suyunu içerek direk bu enerjiyi kendi hücrelerimize veririz. Klorofilin içinde yüksek miktarda vitaminler, mineraller ve protein bulunur. Klorofili esasında bitkinin kanı olarak ta adlandırabiliriz, çünkü klorofil olmadan birçok bitki hayatta kalamaz. Klorofil tüm hücreleri kuvvetlendirdiği gibi aynı zamanda karaciğeri ve kanı temizleme gibi bir özelliğe de sahiptir. En önemli bir diğer özelliği ise anemik (kandaki demiri düşük) olan kişilerde bu rahatsızlığı, yeteri derecede tüketildiğinde ortadan kaldırmasıdır. Klorofil aynı zamanda diş çürüklerini önler, ve diş etlerini sağlamlaştırır. Birçok cilt rahatsızlığına da iyi gelir.


Eğer bugünkü şehir yaşamımızı göz önüne alırsak hiçbirimiz doğal ortamlarda yetişmiş çiğ sebzelerden oluşan günlük bir menü tüketmiyoruz. Aksine yiyecekleri bakteri ve virüslerden arındırmak için normalde daha fazla pişirdiğimiz bile oluyor. Böylelikle de gıdalardan aldığımız besin değerini inanılmaz derecede düşürmüş oluyoruz.

Çimen suyunda likit oksijen bulunur. Bu oksijen, gıdaların daha iyi metabolize olmasını ve daha net ve açık düşünmeyi sağlar, çünkü beyin sağlıklı fonksiyon gösterebilmek için vücutaki oksijenin yüzde 25’ini kullanır. Bunun dışında daha iyi bir kan dolaşımı da sağlar ki bu da hücreleri çok daha iyi bir biçimde besler.

Günde iki kahve fincanı kadar çimen suyu tükettiğinizde günlük ihtiyacınız olan tüm A,C,E ve B-vitaminlerini almış olursunuz. Bu vitaminleri çok doğal bir şekilde aldığınızdan alınan vitamin haplarına göre vücut çok daha iyi metabolize eder, ve faydasını görür. Tüm bunların yanı sıra vücudun kalsiyum, demir, sodyum, potasyum ve magnezyum ihtiyaçlarını da karşılar.


Vücut için gerekli olan tüm amino asitlerde çimen suyunun içinde vardır. Et, tavuk, balık veya diğer hayvansal gıdalardan alabileceğimiz protein iki fincan çimen suyunda yeteri kadar vardır. Özellikle vejeteryanlar için inanılmaz bir protein deposudur.


Saymakla bitiremeyeceğim çimen suyunun sadece bir özelliğini daha sizlerle paylaşıp ardından nasıl yetiştirildiği ve tüketildiği hakkında bilgi vermek istiyorum. Çimen suyunun içinde inanılmaz derecede enzimler vadır ki, bunlarda tükettiğimiz gıdaların çok daha iyi metabolize olmasını sağlar.



Bunları biliyor muydunuz?

• Çimen suyu toprakta bulunan 102 mineralden 92sini içinde barındıyor.

• Çok yüksek enzim oranı olduğu kadar yüzde 70 klorofil içeriyor.

• Çimen suyu iki şekilde tüketildiği zaman kişide yüksek enerjiye yol açıyor: 1. vitamin ve mineral eksikliklerini kapatıyor 2. hücreleri, kanı ve organları tıkayan artıkların vücuttan atılmasını sağlıyor.

• Kilo vermeye çalışanlarda, kan dolaşımını ve metabolizma hızını yükselterek yardımcı oluyor.


Esasında çimen suyunu yetiştirebilmek insanın kafasında canlandırdığı kadar zor bir olay değildir. Bunun için gerekli malzemeler şunlardır: altında ufak delikleri olan en az 2 tepsi, toprak ve buğday tohumu. Toprak birinci tepsinin üzerine eşit oranda yayılarak konur, üzerine toprağı kapatacak şekilde tohumlar serpiştirilir ve bol su verilir. Birinci tepsinin üstü ikinci tepsiyle kapatılır. Günde iki kez sulanır. Artık tohumlar uzayıp çimen haline geldiklerinde zaten üzerinde bulunan ikinci tepsiyi havaya kaldırmaya başlar. Bundan sonra ikinci tepsi bir kenara konulur ve birinci tepsideki çimenler büyümeye bırakılır. 15-20cm olduklarında içilecek kadar çimen kesilip suyu sıkılır. Bir kahve fincanı kadarı idealdir. Yalnız burada çok önemli bir noktaya değineceğim. Çimen suyunun kendine ait özel bir makinası vardır. Bunun dışında hiçbir makinayla suyu çıkmaz. Kesinlikle evdeki normal sebze-meyve sıkacağı ile bunu denememenizi tavsiye ederim, yoksa aletinizin bozulma riski çok yüksektir. Eğer evde yetiştirmiyorsanız artık dışarıda birçok meyva ve sebze sıkan yerden bunu tedarik edebilmeniz mümkündür.


İkinci çok önemli hususta, kesinlikle aç karnınıza içmenizdir. Böylelikle direk kana karışır ve etkisini çok daha iyi gösterir. Ama eğer ilk kez çimen suyu içecekseniz bunu boş bir gününüzde evinizde ya da evinize yakın bir yerde içmenizi tavsiye ederim. Vücut anında detoks moduna geçtiğinden mideniz bulanabilir, ya da aşırı baş ağrısı çekebilirsiniz veya bağırsaklarınız bozulabilir. Bunların hiçbirisi de olmayabilir, ama ben sizi yerinizde olsam işimi sağlama alırdım.


Sağlıklı ve bol oksijenli günler dilerim…

Buğday - Buğday çimi - Buğday Çimi Suyu faydaları yararları


İnsanoğlunun temel besin kaynağı olan buğday, ev ortamında çok basit yöntemlerle çimlendirilerek tanesiyle veya uzayan çimlerinin tüketilmesi ve buğday çimi suyunun tüketilmesi bağışıklık sistemini güçlendiriyor, hücreleri yeniliyor.

Özellikle buğday çimi suyunun 'şifa içeceği' olduğu belirtiliyor.

Buğday çimi suyunun mikropları öldürücü etkisiyle kanı temizleyerek damarların açılmasını sağlıyor.


Buğday çimi;

bağışıklık sistemini güçlendiriyor,

kansere karşı koruyor,

kalp damar sistemindeki tahribatı tamir ediyor,

kanı temizliyor.

Buğdayın, ev ortamında çimlendirilerek tanesinin veya büyüyen çimlerinin tüketilmesi ve buğday çimi suyunun düzenli kullanılması bağışıklık sistemini güçlendiriyor, hücreleri yeniliyor, kansere karşı koruyor, kalp damar sistemindeki tahribatı tamir ediyor ve kanı temizliyor.


Buğday çiminin saç dökülmelerine faydalı olduğu iddia ediliyor. Buğday çimi suyunun kimyasal bileşimi kana çok benziyor. İçeriğinde antiseptik temizleme özelliği olan klorofil yüzde 70 oranında bulunuyor. Mükemmel bir protein kaynağı ve bol miktarda beta karoten içeriyor. Yüksek oranda B1, B6, B12 vitaminleri, C, E, K vitaminleri ihtiva ediyor.

Anemi (demir eksikliğine bağlı kansızlık) hastalarının kullanması özellikle tavsiye ediliyor.

Başta magnezyum olmak üzere çok çeşitli mineraller içeriyor. Besin öğeleri vücudu besliyor ve gerçek bir denge sağlıyor.


Buğdayın birkaç gün nemli ortamda bekletilip filizlendirilerek tanesiyle tüketilmesi de çok faydalı. Böylece buğdayın hem çok faydalı olan kabuğu, hem de rüşeym denilen besin değeri çok yüksek kısmından da yararlanılır. Buğdayda vitamin, mineral, antioksidan bakımından zengin bir potansiyel var.


Bitkisel tedavileri devamlı ve düzenli yapmak / uygulamak gereklidir.

Buğday çimi suyu Hakkinda - Buğday Çiminin Besin Değeri


1. Buğday çimi suyunun %70'i klorofilden oluşuyor.

2. Klorofil ışığın ilk ürünü ve içerisinde diğer her şeye oranla daha çok ışık enerjisi barınıyor.

3. Buğday çimi suyu işlenmemiş klorofildir ve zehirli yan etkileri olmadan hem dahili hem harici şekilde kullanılabilir.

4. Klorofil bitki yaşamının temelidir.

5. Buğday çimi, klorofil içeren diğer her yeşil bitki gibi fazla oksijen içerir. Beyin ve diğer vücut dokuları oksijen oranı yüksek olan bir ortamda işlevlerini en iyi şekilde yerine getirirler.

6. Klorofil anti-bakteriyeldir ve iyileştirici olarak vücudun hem içine hem dışına uygulanabilir.

7. Meşhur beslenme uzmanı Dr. Bernard Jensen, buğday çimi suyunu sindirmenin sadece birkaç dakika sürdüğünü ve vücut enerjisinin çok az kullanıldığını söylüyor.

8. Bilim, klorofilin zararlı bakterilerin büyümesini ve gelişmesini durdurduğunu kanıtlamıştır.

9. Klorofil (buğday çimi) kan dolaşımını düzenler. Çeşitli hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, klorofilin zehirli reaksiyon oluşturmadığını göstermiştir. Aşırı derecede kansız ya da alyuvar sayısı düşük olan hayvanlarda, dört ila beş gün klorofil kullanıldığında, alyuvar sayımı normale dönmüştür.

10. Amerika'nın orta batısında inek ve sığırları olan çiftçiler, hayvanların doğurganlıklarını korumak için onları buğday çimiyle beslerler. (Yüksek magnezyum içerikli olan klorofil, seks hormonu içeren enzimler oluşturuyor.)

11. Klorofil birçok bitkiden elde edilebilir, ama buğday çimi hepsinden üstündür, çünkü insanın ihtiyacı olan 100 elementi de içerdiği öğrenilmiştir. Organik topraklarda yetişirse, bilinen 102 mineralin 92'sini topraktan emer.

12. Buğday çimi, otçul hayvanların belirsiz süreler boyunca hayatta kalmalarını sağlayan "çim suyu faktörü"ne sahiptir.

13. Dr. Ann Wigmore, 30 sene boyunca kronik bozuklukları olan insanlara buğday çimiyle yardımcı oldu.

14. Sıvı klorofil dokulara nüfuz eder, onları yeniler ve yeniden yapılandırır.

15. Buğday çimi suyu, havuç suyu ve diğer meyve ve sebzelere oranla daha fazla arıtma maddesi içerir. Merhum Ann Wigmore'un meslektaşı olan Dr. Earp Thomas, 7 kilo buğday çiminin, 160 kilo havuç, marul, kereviz gibi sebzelere eşit olduğunu söylüyor.

16. Sıvı klorofil vücuttaki ilaç kalıntılarını temizler.

17. Klorofil vücuttaki toksinleri nötralize eder.

18. Klorofil karaciğeri arıtır.

19. Klorofil kan şekeri sorunlarını düzeltir.

20. Buğday çimi suyu akneleri tedavi eder ve tüketilmeye başladıktan yedi ila sekiz ay sonra yara izlerini bile yok eder. Aynı zamanda tüketimi de arttırılmalıdır.

21. 1940 yılında Tıp Doktoru Benjamin Cruskin, Amerikan Cerrahlık Dergisi'nde klorofili: kötü kokuları temizlemede, boğaz iltihaplanmalarında, yaraları iyileştirmede, doku naklinin iyileşmesini hızlandırmada, kronik sinüzitin tedavi edilmesinde, kronik içkulak iltihabı ve enfeksiyonunu gidermede, varisli damarların sayısını azaltmada ve bacak ülserini iyileştirmede, impetigoyu ve diğer kabuklu döküntüleri yok etmede, rektal yaraları iyileştirmede, rahim boynu iltihaplanmasını tedavi etmede, vajinal parazit enfeksiyonlarından kurtulmada, tifo ateşini düşürmede ve çeşitli durumlarda ilerlemiş dişeti iltihaplanmasını iyileştirmede kullanılması için tavsiye etmiştir.

22. Buğday çimi suyu vücut içinde bir deterjan gibi davranır ve vücut deodorantı olarak kullanılır.

23. İnsan beslenmesinde az miktarda kullanılan buğday çimi suyu diş çürümesini önler.

24. Buğday çimi suyu beş dakika boyunca ağızda bekletilirse diş ağrılarını ve dişetlerindeki zehirleri yok eder.

25. Boğaz iltihaplanmaları için buğday çimi suyuyla gargara yapın.

26. Dişeti iltihaplanmalarında, iltihaplı bölgenin üzerine lapa haline getirilmiş ve kendi suyunun içine batırılmış buğday çimi koyun ya da buğday çimi çiğneyin. Lapa haline gelince tükürün.

27. Egzama ya da sedef gibi cilt sorunları için buğday çimi suyu için.

28. Buğday çimi suyu saçların kırlaşmasını önler.

29. Buğday çimi suyu içen biri gücünde, dayanıklılığında, sağlığında ve ruh sağlığında farklılık hissedebilir ve refahlıkla ilgili bir tecrübe yaşar.

30. Buğday çimi suyu sindirime iyi gelir.

31. Her türlü kan düzensizliği için harikadır.

32. Buğday çimi suyunda yüksek miktarda enzim bulunur.

33. Buğday çimi suyu mükemmel bir cilt temizleyicidir ve cilt tarafından emilerek cildin beslenmesini sağlar. Bir küvet ılık suyun içine biraz yeşil su dökün ve 15-20 dakika bekleyin. Sonra da soğuk suyla durulayın.

34. Buğday çimi suyu protezleri (lavmanları), kolon duvarlarını iyileştirmeye ve arındırmaya yarar. Protezler aynı zamanda iç organları da iyileştirir ve temizler. Lavman yaptıktan sonra 20 dakika bekleyin, daha sonra 1,18 desilitre buğday çimi suyu uygulayın. Retain or 20 minutes.

35. Buğday çimi suyu kabızlığa ve bağırsakları açık tutmaya çok iyi gelir. İçerdiği magnezyum miktarı yüksektir.

36. Araştırmacı bir bilim adamı, müslinin mucidi ve Zürih'te bulunan Bircher-Benner Kliniği'nin kurucusu olan Dr. Max Bircher, klorofilin "güneş ışığı konsantresi" olduğunu söylerdi. "Klorofil kalbin işlevini arttırıyor; damar sistemini, bağırsakları, rahmi ve akciğerleri etkiliyor. Bu yüzden, canlandırıcı özelliklerini düşündüğümüzde, başka bir şeyle karşılaştırılamayacak bir toniktir." demiştir.

37. Dr. Bitcher'a göre, doğa klorofili (buğday çimi) bir vücut temizleyicisi, yenileyicisi ve toksinleri nötralize edici bir madde olarak kullanıyor.

38. Buğday çimi suyu, asitli gazlar solumaktan akciğerlerde meydana gelmiş olan yaraların yok olmasına yardımcı olabilir. Klorofil hemoglobin üretimini arttırdığından, karbon monoksitin etkisi minimuma iner.

39. Buğday çimi suyu kılcal damarları rahatlatırken, yüksek tansiyonu düşürür.

40. Buğday çimi suyu ağır metalleri vücuttan atabilir.

Buğday Çiminin Faydaları Hakkinda


Ann Wigmore'un Buğday Çimi Kitabı'ndan alıntı yapılmıştır.

Alyuvar sayısını attırır ve kan basıncını düşürür. Kanı, organları ve mide-bağırsak yolundaki kalıntıları temizler. Buğday çimi aynı zamanda metabolizmayı ve kanı zenginleştirerek vücudun enzim sistemlerini uyarır. Aynı zamanda vücuttaki kan damarlarını genişleterek kan basıncını düşürmeye yardımcı olur.


Tiroit bezlerini uyarır, obeziteye, hazımsızlığa ve başka birçok şikayete iyi gelir.


Kanın bazikliğini korur. Suyun alkali mineralleri arttırması, kandaki aşırı asidik yapının azalmasına yardımcı olur. Birçok dahili ağrının azalmasında ve peptik ülser, ülseratif kolit, kabızlık, ishal ve diğer mide-bağırsak yolu rahatsızlıklarında kullanılır.


Kuvvetli bir arındırıcı ve karaciğer ve kan koruyucusudur. Buğday çimi suyunda bulunan enzimler ve amino asitler, bizi karsinojenlerden başka hiçbir yiyecek ya da ilacın korumadığı şekilde korur. Hücrelerimizi güçlendirir, karaciğeri ve kan dolaşımını arındırır ve çevresel kirleticileri kimyasal olarak nötralize eder.


Tümörlerle savaşır ve zararlı maddeleri nötralize eder. Son zamanlarda yapılan araştırmalar buğday çimi suyunun, hücre yok edici maddelere sahip olan ilaçların genel etkileri olmadan tümörlerle savaşabildiğini gösteriyor. Çim suyunda bulunan birçok aktif bileşen kanı temizleyip nötralize ediyor ve hücrelerimizdeki toksinleri sindiriyor.


Yararlı enzimler içerir. Parmağınız da kesilse, 2,5 kilo da vermek isteseniz enzimler aynı işlevi görmelidir. Vücudumuzda doğal olarak bulunan enzimlerin hayatları ve becerileri, onlara buğday çimi suyunda bulunanlar gibi enzimler eklersek geliştirilebilirler. Pişirmeyin. Çimde bulunan bu enzimlerin yararlarını ancak onları çiğ olarak yersek görebiliriz. Pişirmek, yiyeceklerdeki enzimleri %100 oranında yok eder.


Kendi kanımızla büyük benzerliğe sahiptir. Klorofilin besleyiciliğinin ikinci önemli sebebi de, kanda oksijen taşıyan bileşen olan hemoglobine çok benzeyişidir. Japonya'da bulunan Hagiwara Sağlık Enstitüsü'nün başkanı Dr. Yoshihide Hagiwara, çimin yiyeceklerde ve tıpta kullanılması için öncülük ediyor. Klorofil yağ moleküllerinde çözünebildiği ve yağ molekülleri lenf sistemi aracılığıyla, kan tarafından direk olarak emildiği için, klorofilin de bu şekilde emilebileceğini söylüyor. Başka bir deyişle, bitkilerin "kanı", insan vücudunda bulunan her hücreye besleyici madde taşıyan insan kanına karıştırılabilir.


Rektal protez olarak kullanıldığında, kalın bağırsağın içindeki hasarı tersine çevirir. Protez, az miktarda suyun yaklaşık 20 dakika boyunca kalın bağırsakta tutulmasına denir. Hastalık durumunda, buğday çimi protezi kalın bağırsağı hızlı şekilde temizler ve dışkı birikintilerinin dışarı çıkmasını sağlar.


Cilde harici şekilde uygulanması kaşıntıyı anında yok eder.


Güneş yanıklarını yatıştırır ve antiseptik görevi görür. Şampuandan önce kafa derisine uygulandığında, zarar görmüş olan saçların, kaşıntılı ve kepekli kafa derisinin iyileşmesine yardımcı olur.


Kesikler, yanıklar, sıyrıklar, döküntüler, zehirli sarmaşık, ayak mantarı, böcek ısırıkları, çıbanlar, iltihaplar, açık ülserler, tümörler vb. için yatıştırıcı ve iyileştirici etkileri vardır. lapa olarak kullanın ve 2 ila 4 saatte bir değiştirin.


Uykuya yardımcı olarak kullanılır. Sadece yaşayan buğday çimi tepsisini başucunuzun yakınına koyun. Havadaki oksijeni arttırır ve sağlıklı negatif yüklü iyonlar üreterek deliksiz uyumanıza yardımcı olur.


Banyonuzu güzelleştirir. Banyo suyunuza biraz ekleyin ve uzun süre suyun içinde uzanın.


Nefesi tatlandırır ve diş etlerini sağlamlaştırıp, sıkılaştırır. Suyuyla gargara yapın.


Kadmiyum, nikotin, stronsiyum, cıva ve polivinil klorür gibi zehirli maddeleri nötralize eder.


Suyu sıvı oksijen barındırdığından, sıvı oksijen naklinde yarar sağlar. Oksijen birçok vücut işlevlerinde hayati önem taşır. Sindirimi uyarır (yiyeceklerin oksitlenmesi), daha berrak düşünmeyi sağlar (beyin vücutta bulunan oksijenin %25'ini kullanır) ve kanı oksijensiz yaşayabilen bakterilere karşı korur. Kanser hücreleri oksijenle temas ettiği durumlarda var olamaz.


Kırlaşmış saçları yeniden orijinal rengine döndürür ve günlük olarak tüketildiğinde enerji seviyelerini arttırır. Çim suyu, günlük olarak tüketildiğinde yaşlanma sürecini yavaşlatan bir güzellik tedavisi oluşturur. Buğday çimi suyu kanınızı temizler ve yaşlanan hücrelerin canlanmasına yardımcı olur. Yaşlanma sürecini yavaşlatırken, kendinizi daha canlı hissetmenizi sağlar. Gevşek ve sarkık ciltlerin sıkılaşmasına yardımcı olur.


Radyasyonun etkilerini azaltır. Buğday çiminde bulunan bir enzim olan SOD, radyasyonun etkilerini azaltır ve kalp krizlerine ya da tahriş edici maddelere maruz kalmaya sebep olan hücresel zararlara engel olan anti-inflamatuar görevi görür.

Doğurganlık sağlar ve gençlik verir.


Sadece içinde yatarak alyuvar hücrelerinizi iki katına çıkarabilirsiniz. Meşhur beslenme uzmanı Dr. Bernard Jensen, kanı yeşil sebze suları ve buğday çiminden daha iyi yenileyecek bir şey olmadığını öğrendi. Canlı Bitki Yaşamından Klorofille Sağlık Büyüsü adlı kitabında, hastalarını sadece klorofilli suda yatırarak birkaç gün içinde alyuvar hücresi sayılarını ikiye katladığı vakalar olduğundan bahsediyor. Kan yenileme sonuçları, hastalar düzenli olarak yeşil sebze ve buğday çimi suyu içtiklerinde daha hızlı şekilde ortaya çıkıyor.

Buğday çimi suyu içmek için 9 sebep


Bir çok sağlık uzmanı buğday çimini süper besn olarak tanımlıyor.Üzerinde yapılan çalışmalar henüz az olmasına rağmen,çim suyu sağlık üzerindeki faydalarıyla kendini kanıtlıyor.


Çim suyu antibiyotik özelliklere sahip.Buğday çiminde % 70 oranında bulunan klorofil hücrelerdeki toksinleri kana taşıyarak vücuttan atılıp sistemin temizlenmesine yardım ediyor.


Klorofil zararlı bakterilerin büyümesini ve çoğalmasını engeller.Bakterile için iyi bir ortamın oluşmasına izin vermez.


İşte buğday çimi suyu içmek için 9 sebep:


1.Bir kaşık buğday çimi sadece 10-15 kaloridir.Yağ ve kolestrol içermez.


2. Buğday çimi vitamin,mineral ve amino asitler açısından çok zengindir.


3. Buğday çimi suyu içmek yeşil yapraklı sebze tüketiminin harika bir yoludur.


4. Buğday çimindeki klorofil karaciğeri temizlemeye yardım eder.


5. Bağırsakları çalıştırır ve kabızlığa iyi gelir.


6. Kan dolaşımının düzenlenmesine yardım ederek toksinlerin vücuttan atılmasında etkili olur.


7. Klorofil içeren bütün yeşil bitkiler gibi oksijen açısından zengindir.Beyin ve vücuttaki bütün dokular yüksek oksijen aldıkları zaman optimum düzeyde çalışırlar.


8. Sedef egzema gibi cilt hastalıklarının tedavisine yardım eder.




9. Vücut ve beyne enerji verir.

buğday çimi Nasil Kullanilir - buğday çimi Nasil icilir

Başucunuza buğday çimi ektiğiniz bir saksı koyarsanız, gece boyunca havası temizlenmiş, bol oksijenli bir odada güzel güzel uyursunuz.


* Önerilen doz: Buğday çimi tazeyken yararlıdır. Pişirecek olursanız tüm değerini kaybeder. Sağlığınızı korumak için günde 2-8 yemek kaşığı kadar içmeniz yeterlidir. Tedavi amacıyla kullanılacaksa günlük doz 8-16 yemek kaşığına kadar çıkarılabilir. Tabii hepsi birden içilmez. Bu dozlar gün içinde bölünerek alınmalıdır.


Evde Nasıl Yetiştiririm

Share:

Ayak Burkulması ve Tedavisi

Ayak Burkulmasının Nedenleri






Ayak bileği ekleminin her iki yanından aşırı zorlanması ökçe kemiği ve ayak bileğinin normal yuvasından gelerek çıkması veya zorlanması.Eklemi yerinde tutan bağların gerilmesi bazen yırtılması.


Riski arttıran nedenler:

-Eski ayak bileği sakatlığı
-Ayak bileği yan kısımlarının zorlandığı spor türleri Taekwondo futbol, basketbol, kayak gibi sporlara katılım.Uzun atlama ve yüksek atlama gibi ayak bileğini burkulmaya zorlayan branşlar.Atlayışlarda sıklıkla ayağın yan tarafına düşülür.
-Zorlama meydana geldiği zaman ayak yan kısımlarının yer değiştirmesini önleyecek desteklerden yoksun ayakkabı kullanımı
-Zayıf kas veya kondisyon
-Kontak sporlara katılımlarda yetersiz bandajlama
-Kötü zemin

Ayak bileği burkulması sonrası ayak bileğinde;

* Ağrı
* Şişme
* Kızarıklık, birkaç gün sonra morarma
* Dokununca hassasiyet
* Ağırlık verirken ağrı ve üzerine basamama

Bu belirtilerden herhangi biri varsa, şiddetli olmasa bile mutlaka doktora başvurun.

Nasıl Önlenir?

-Spor türüne uygun kondisyon programına katılmak
-Yarışma ve antrenmanlardan önce ısınma
-Yarışma ve antrenmanlardan önce destek bandaj veya flaster tespiti
-Uygun koruyucu ayakkabılar giyimi
-Önemli ayak bileği sakatlıklarından sonra 12 ay aktiviteler süresince sağlam desteklerle ayak bileğini koruyun.
 

İLK MÜDAHALE


Eğer sadece basit bir burkulma ise, ne yapmalıyız?

En önemlisi o bölgeye hemen baskı uygulamaktır (soğuk uygulamasından önemli !) Ama bu özenli bir uygulama olmalı ve sadece burkulan bölgeye! Bileğin her tarafını sarıp bırakmak olmaz ! Yoksa bilek yine şişer. Şişme iç kanamadır ve bölgenin iyileşmesini çok geciktirir. Bu nedenle yumuşak bir malzeme ile (mesela bir çift çorap) bölgeye baskı uygulamalı ve o şekilde bandajlamalıdır. Bandajı ayağın altından geçirerek 8 şeklinde yapınız. Varsa bir sünger de baskı için kullanılabilir. Baskının çok sert olması gerekmez, sadece doğru bölgeye uygulanmalıdır. Ayak ilk 24 saat içinde mümkün olduğunca kalp seviyesinden daha yüksekte tutulmaya çalışılarak dinlenilmelidir. Eğer burkulma anında buz varsa onu da kullan, ama buzun kırılmış olması ve torbanın ayağın biçimini alması gerekir, çünkü baskı uygulamasını engellememelidir. Buzun etkisi basınç uygulamasının aynıdır, damarlar daralır ve kanama azalır. Buzu sakın doğrudan deri üzerine uygulama, arada bir bez bulunsun. Buza dayanabildiğin kadar dayan sonra baskı uygulamaya devam! Bu ikisini dönüşümlü olarak uygulamak en iyi sonucu verir.
Bu süre içinde sıcaktan olabildiğince kaçın, bileğini sıcak suya sokma veya ısıtıcı kremler kullanma sakın! Alkol alma, aspirin gibi kanı sulandırıcı ilaçlar alma. En az 24 saati böyle dinlenerek geçireceksin. Eğer ağrı azalmaz, ve geceyi iyi geçiremezsen sabaha doktora gitmelisin.

Ayak bileği yaralanmalarının büyük kısmı iyi bir muayeneye basit bir röntgen eklenmesi ile yeterli derecede değerlendirilebilir. Nadiren tomografi veya MR gerekebilir.


Tedavi


En sık görülen yaralanma dış bağ yırtılmalarıdır. Çok hafif olanları (grade I) dışında büyük çoğunluğuna alçı uygulanması gerekir. Alçı uygulanmayan vakalarda bağlar tam formunda iyileşemez ve ayak bileğinde sürekli burkulmalar olur. Ayak bileğinin fizyolojik öne-arkaya hareketine yuvarlak bir hareket eklenir. Bu da zamanla kireçlenmeye neden olur. Günümüzde üzerine kolaylıkla basılabilen, banyo yapılabilen, üzerine ayakkabı giyilebilen alçı teknolojileri nedeniyle risk almak son derece anlamsız hale gelmektedir. Alçı süresi yaralanmanın ağırlığına göre 3-6 haftadır. Çok ciddi olanlarda ameliyat gerekebilir.

İç bağlar nadiren yırtılır ve büyük kısmına cerrahi müdahale gerekir. Aksi halde bağ iyileşmez ve dış bağ yırtıklarına benzer biçimde öğütücü bir hareket gelişir ve kısa süre (1-3 yıl) ciddi kireçlenmeler oluşur.

Fibulanın ayak bileği ekleminin dış kısmındaki bölümüne dış malleol denir. Dış malleol kırıkların tek başına ve kaymamış ise 6 hafta süren bir alçı yeterlidir. Dış malleol kırıkları iç bağ yırtığı ile birlikteyse kısa süreli bir çıkık oluşur . Çekilen filmlerde çıkık yerine oturmuş olarak görülse bile operasyon mutlaka gerekir.

Tibianın eklemin iç desteğini oluşturan kemik çıkıntısın iç malleol denir. Buranın kırıklarının büyük çoğunluğu ameliyatı gerektirir.


Zamanında tedavi edilmeyen bağ yaralanmalarına ait problemlerde rekonstriksiyon ameliyatları gerekebilir.
Share:

Ayaktaki Organ Haritası




Ayak tabanında hangi organının hangi kısmına bağlı olduğunu gösteren tablo aşağıdadır resmi büyülterek bakabilirsiniz.

Ayak tabanında bedendeki organlara bağlı tüm sinirlerin burada sonlandığı gerçekten doğrudur.
Bu noktalara her baskı yaptığımızda organlarımız harekete geçer ve düzgün çalışır.
Herhangi bir organınızda sorununuz varsa o organınızı gösteren bölgeye masaj yada basınç uygularsanız o organı harekete geçirip iyileştirebilirsiniz..
Yinede en iyi çözüm yürümeye ve koşmaya devam etmektir....
Share:

BU MUCİZEYİ İSRAF ETMEYELİM





ZEYTİNİ YEDİKTEN SONRA ÇEKİRDEĞİNİ ÇIKARARAK, 
BU MUCİZEYİ İSRAF ETMEYELİM...!!!

Allah dostlarının tavsiyesine bilimsel dayanak...

Aşağıda okuyacağınız makale Bulgar ve ABD li bilim adamlarının yaptıkları çalışmalar temel alınarak hazırlanmıştır. Bu araştırmaların hepsinde zeytin çekirdeğinin boğaz boşluğundan mideye inene kadar eridiği gerek denekler üzerinde yapılan çalışmalar gerekse cihazlarla
tespit edilmiştir.

Otorite olarak kabul edilen uzmanlar en gelişmiş şartlarda dahi bir ilaç yapsa bu ilacı insanlar üzerinde test etmeden, senelerce hatta birkaç nesil gözlemlemeden neticesi net olarak şudur diyebilmek imkânsızdır.

Zeytin çekirdeğinin yutulması günümüz insanları arasında yeni duyulan bir şey olmasına rağmen eskilerin birçoğunun yaptığı bir uygulamadır. Yani olumlu etki ve tesirleri senelerdir hatta asırlardır bilinmektedir.
1985'li yıllarda başlayan araştırmalar bugüne kadar devam ettirilmektedir. Yaklaşık 25 sene süren neticede karşılaşılan hadiseler hayret vericidir. Bu neticelere bin kişi değil belki yüz binlerce insan tarafından karşılaşılmıştır demek daha doğrudur:

Midesinde yanma olan herkes zeytin çekirdeğini yuttuktan sonra rahatladığını ifade etmiştir.

Zeytin çekirdeğini yutan kimseler sindirim yolu rahatsızlıklarının bittiğini(kabızlık gibi) ifade etmişlerdir.

Zeytin çekirdeği yutan kişilerde basur problemiyle karşılaşılmamış, hatta basuru olup ta yutanlar iyileştiklerini ifade etmişlerdir.

Zeytin çekirdeğini senelerdir yuttuğunu bildiğimiz insanlarda kanser hadisesine nadiren rastlanılmıştır.

Son günlerde gelen yoğun telefon trafiğinden dahi birkaç gündür zeytin çekirdeklerini yutmaya başlayıp ta yukarıdaki benzeri rahatlamaları hissettiklerini söyleyen onlarca insan vardır.

Tavsiyemiz bizzat kendinizin denemesidir. Günde yediğiniz 5–6 tane zeytin çekirdeğini yutun ve kararı kendiniz verin. Ne biz nede bir başkası değil bizatihi kendi vücudunuz buna karar versin. Faydasını görürseniz lütfen çevrenizdekilerle de, evinizdeki küçük çocuklarda dâhil olmak üzere, bu uygulamayı yapın.

Bizim elde ettiğimiz verilere göre aklımızın almayacağı kadar şifalı bir doğal uygulamadır. Yapmanın zarar değil fayda verdiğine inanıyor ve çevremize şiddetle tavsiye ediyoruz.

Zeytinyağı asırlardır en iyi, en mükemmel yağ olarak bilinen gıda maddesidir. Hatta reklâmlar da bile mucize olarak lanse edilir.

Yemeklik zeytinyağı normal şartlar altında muhafaza edilirse bozulmadan yenilebilecek evsafta asırlarca kalabilen yegâne yağdır. Nitekim arkeolojik kazılarda 3 bin, 5 bin yıl önce olduğu tahmin edilen mezarların yanında bozulmamış evsafta zeytinyağı da bulunabilmektedir. Zeytinyağında +10 derecelerde donmayı temin eden de bu maddelerdir.Yani evinize satın alacağınız zeytinyağının buzdolabında donabilen olmasına dikkat ediniz.

Zeytinyağından sabun yaparsanız yağlı ciltlerde yağ dengesini, kuru ciltlerde ise yağlandırma özelliği temin eden bir hususiyet olduğunu tespit edersiniz. Yağ içerisinde antioksidan (bozulmadan kalabilme), sabun içerisinde re-oily (geri yağlandırıcı) olarak tabir ettiğimiz özellikleri sağlayan bu madde veya maddelerin ne olduğu bugün dahi bilinememektedir. Bu maddelerin ne olduğunun bilinmesi belki de çok uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşamanın da ipuçları olabilecektir.

Zeytinyağını diğerlerinden farklı kılan bu madde veya maddeler en yoğun halleri ile zeytin çekirdeğinin içerisindedir. Herhangi bir zeytin çekirdeğinin her iki ucunu hafifçe törpülerseniz çekirdeğin içinin oyuk olduğunu ve içerisinde pıhtılaşmış veya çok koyu kıvamlı bir yağ olduğunu görürsünüz. Bahse konu olan maddelerin burada ki konsantrasyonu %80'lere varan miktarlardadır. Zeytin çekirdeği muhteviyatında ki bu faydayı elde etmek için ise zeytin çekirdeklerini atmayıp yutmak gerekir.

En gelişmiş cihazlarla yapılan araştırmalar zeytin çekirdeğinin boğaz boşluğundan geçip mideye ulaştığı anda eridiğini tespit etmiştir. Hazmı en kolay olan yiyecek maddesi zeytin çekirdeğidir. Bu uygulamanın insan vücuduna faidelerinin ise:

1-Ülser gastrit gibi mide problemlerini bitirdiği;
2-Bağırsak ve sindirim yollarını düzenlediği;
3-Basur ve prostatı engellediği;
4-İç organlarda oluşabilecek kanserojen hücre riskini binde birlere indirgediği.

Lütfen yediğimiz tüm zeytin çekirdeklerini atmayıp yutalım.
Share:

Ayakta Su İçmek



Bir doktor diyor ki:
Midenin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta içilen su, doğrudan doğruya onikiparmak bağırsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında, mide caddesi denen bir oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını geçerek, onikiparmak bağırsağına geçer.

 Sıvılar oturarak içilirse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra onikiparmak bağırsağına geçer. Böyle oturarak su içen, birçok insan hastalıklarından korunmuş olur. Suyu veya meşrubatı ayakta içen, bu tehlikeye daha fazla maruz kalır.

 (Dr. Hamit İspirlioğlu)




Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Sizden hiç kimse, sakın ayakta dikilerek su içmesin...’ buyurdu.”


Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayakta su içen bir adam gördü de o adama:
‘Kus’ buyurdu.
Adam:
−Niçin? dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Kedinin seninle beraber içmesini sever misin?’ buyurdu.
Adam:
−Hayır dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Kuşkusuz ondan daha şerli olan şeytan seninle beraber içti’ buyurdu.”


Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ayakta dikilerek su içen kimse, karnındakinin ne olduğunu bilseydi elbette onu kusardı.”

Sonuç
1) Ayakta su içmek yasak edilmiştir.
2) Ayakta su içmenin nehyi zecir ifadesiyle teyit edilmiştir.
3) Şeytanın ayakta içenle beraber içtiği beyan edilmiştir.
4) Ayakta su içen kimseye onu kusması emredilmiştir.



Share:

Tavuktan tümör fışkırıyor






Entegre tavuk tesislerinde çabuk büyüsünler diye ilaç verilen tavuklar kansere yol açıyor. Kuluçka süresi 17 güne inen tavuklar kesilmediklerinde kendiliğinden 45 günde ölüyorlar. İşte dehşete düşüren veriler;

İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Yavuz Dizdar, sağlığımızla nasıl oynandığını ifşa etti. Verdiği bilgiler tüyler ürpertici.

HAYVANIN KARNINDAN TÜMÖR FIŞKIRIYOR

Dizdar'ın aktardıkları şöyle;

*"Tavuk diye önünüze konulan hayvanın kuluçka süresini kısaltılarak 17 güne indirdiler.
*Hayvanların bacak yapıları değişti.
*Bu hayvanlar 45 gün sonra kendiliğinden ölüyor.
*Yapılan araştırmada doğal ürünle beslenen civcivlerin 45 gün sonra ayakta duramadığı görüldü.
*Tavuk diye önünüze konulan hayvanın karnından tümörler fışkırıyor.
*Tavukçular tıptan 50 sene önde gidiyor.
*Bu endüstrinin görevi size üzerinde et tutturulmuş bir şey vermek. Hayvanın sağlıklı olması umurlarında değil. Bu işin ilginç yanı, bunun onayını da veterinerlerden alıyorlar.”

İLAÇ ENDÜSTRİSİ İÇİN SES ÇIKARMIYORLAR

Dünyada belli başlı kanserlerde artış gözlendiğini belirten Dizdar, “Dünyada bütün ülkelerde kanser artmıyor, bütün kanserler de artmıyor. Belli kanser türleri artıyor, bunu ABD de biliyor. Mevcut olan durumun farkındalar, çok umurlarında olduğunu sanmayın, hiç umurlarında değil. Çünkü paralelinde ilaç endüstrisi büyüyor. Geldiğimiz noktada bir ülkenin gıdasını ne kadar endüstrileştirirseniz, ne kadar markete tıkarsanız, uzun raf ömrü ile ne kadar bozulmaz hale getirirseniz hastalığın da o kadar arttığını görüyorsunuz." ifadelerini kullandı.

Dizdar, güvenli olan bakliyat ve hububat yenilmesini tavsiye etti.1. Aşağıdaki sıralamalardan hangisi doğrudur? 



Share:

Bir Çocuktan 13 Altın öğüt


Kevin Hickey henüz 15 yaşında bir çocuk ve Londra’daki “Guy's Hospital”ın çocuk psikiyatrisi servisinde yatıyor. Yapılan zeka ve kültür testleri Kevin'in aslında son derece aklı başında bir çocuk olduğunu ortaya koyuyor. Doktorları ise Kevin’in ebeveynlerinin kendisini eğitememeleri sonucu bunalım geçirerek hastaneye düştüğünü belirtiyorlar.

Kevin bir gün hasta yatağında kağıdı kalemi eline aldı. Bulunduğu durumu düşünerek yetişkinlere ve tüm eğiticilere hitaben 13 altın öğüt yazdı. Küçük Kevin'in yazdığı bu öğütler şimdi İngiltere'de tüm psikolog, pisikiyatrist, anne-baba ve öğretmenlerin bir numaralı rehberi.

İşte, bir çocuğun ibret alınması gereken ve asla unutulmamasını tavsiye ettiği kurallar:

- Beni şımartmayın, aslında her istediğim şeyi elde edemeyeceğimi biliyorum, sadece sizi deniyorum.

- Bana karşı kararlı davranmaktan çekinmeyin, bunu tercih ederim. Bu, benim kendimi daha güvende hissetmemi sağlar.

- Benim yanlışlarımı benimle uygun bir dille konuşarak kötü huylar edinmemi engelleyin. Bunların erkenden ortaya çıkarılmasında ve önlenmesinde size güveniyorum.

- Benim yanlışlarımı başkalarının önünde söylemeyin, benimle yalnız konuşursanız söylediklerinizi daha iyi anlarım.

- Sizden nefret ettiğimi söylediğimde üzülmeyin. Aslında sizden değil, doğru davranışları öğrenemeyeceğimi düşünerek kendimden nefret ediyorum.

- Herhangi bir olayın sonucunda beni kurtarmayın. Zor işlerden kaçmama fırsat vermeyin. Aslında bana acı vereceğini düşündüğünüz bu yollarla öğrenirim.

- Benim küçük hastalıklarımı büyütmeyin; bunları yenecek güçteyim.

- Düşüncesizce yerine getiremeyeceğiniz şeyleri yapacağınıza söz vermeyin. Bu sözler yerine getirilmediğinde çok kırıldığımı unutmayın.

- Kendimi istediğim kadar iyi anlatamadığımı unutmayın; bunun için ara sıra yanlışlarım olabilir.

- Dürüstlüğümü fazla zorlamayın; kolayca korkup yalan söyleyebilirim.

- Tutarsız olmayın. Bu, benim kafamı iyice karıştırır ve size olan güvenimi sarsar.

- Benden özür dilemeyecek kadar gururlu olmayın. Bazen içten bir özür beni size çok yakınlaştırabilir.

- Unutmayın ki büyümek için sizin anlayışınıza ve sevginize muhtacım, ama bunu size söylemem gerekmez değil mi?
Share:

Öksürük İçin Boza


Farklı lezzetiyle soğuk ve uzun kış gecelerini ısıtan boza, vitamin deposu özelliği de taşıyor.



Genel olarak kış döneminde tüketilen boza, darı irmiği, şeker ve sudan yapılır. Mayalı ve gıda bakterilerinin yaşadığı bir içecek olduğundan dolayı muhafaza koşulları önemlidir. Şişelenmesi esnasında fermantasyonu süren bozanın çok hızlı olarak tüketilmesi gerekir.

Mayalanma anı esas tadın ortaya çıktığı andır. Ülkemizde genel olarak darıdan yapılan boza arpa, mısır, buğday kullanılarak da yapılmaktadır.


Tarihi

İlk olarak Orta Asya Türkleri tarafından 900 yıllarında yapılmaya başlanmış. Değişik yerlerde farklı lezzet ve kıvamlarda tanınan bu içecek, ülkemizde ise 1870'lerde Hacı Sadık Bey'in farklı formülüyle bugünkü lezzetine kavuşmuş.
O yıllarda İstanbul'da 200 civarındaki Ermeni boza ustası varken, Hacı Sadık Bey'in saray ve çevresindeki sokaklarda sattığı özgün bozası her akşam beklenir olmuş. İlgi bu kadar fazla olunca da Hacı Sadık Bey, 1876 yılında İstanbul'un Vefa semtinde "Vefa Bozacısı"nı kurmuş. Boza denilince ilk akla gelen adres hala burası.

Boza, Mısır ve Kuzey Afrika sahilleriyle Akdenizli tüccar gemiciler aracılığıyla batıya, Hazar Denizi güneyinden doğuya, Asya içlerine ve Çin’e; İran ve Afganistan’a, Kafkaslar’dan kuzeye, Volga havzasına doğru geniş bir coğrafyaya yayılır.


Faydaları

- Bünyesinde A ve B vitaminlerinin dört türü ile C ve E vitaminleri de bulunuyor. 

- Mayalanması sırasında ürettiği laktik asit ise ender gıda maddelerinde bulunuyor ve bu değerli asit türünün hazmı kolaylaştırıcı etkisi var.

- Süt yapıcı özelliği nedeniyle hamile bayanlara ve vitamin kaynağı olarak sporculara tavsiye ediliyor. 


- İçinde ilk başta yüzde 20 şeker olsa da daha sonra yüzde 8'lere kadar düşüyor. İçindeki yağ oranı da sıfır.

- Bağırsak florasını düzenler.


- İçindeki aktif mayalarla probiyotik özelliği vardır.

- Zengin karbonhidrat, protein ve B vitamini içeriği nedeniyle enerji ihtiyacı fazla olan kişiler, gebeler, sporcular ve kilo almak isteyen kişilerin kullanımı için uygundur.

- Karbonhidrat ve proteinin yanı sıra birçok besin öğesini içerdiğinden besleyici özelliği nedeniyle “sıvı ekmek” olarak anılır.


- Zihin açıcı ve sinirleri dinlendirici etkisi vardır.


- Öksürük tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir.
Evde nasıl yapılır? 

Malzemeler:
* 3 bardak bulgur
* 2 kahve fincanı pirinç
* 3 bardak toz şeker
* 1 bardak eski boza ya da kibrit kutusu büyüklüğünde maya.

Yapılışı
Bulgur akşamdan bol su ile ıslatılır. Ertesi gün bulgur ve pirinç iyice ezilinceye kadar pişirilir. Mikserle çırpılır ve ince süzgeçten geçirilir. Bu karışım hafif ateşe konulur. İçine şeker katılır ve eriyinceye kadar karıştırılır. Sonra ateşten alınır. Bir yerde ılınmaya bırakılır. Arada bir karıştırılır.

Ilındıktan sonra içine eski boza ya da ılık suyla ezilmiş maya katılır. İyice karıştırılır. Bu karışımın ağzı kapatılarak, 20-25 derecelik bir yerde, ara sıra karıştırılarak 2-3 gün bekletilir.

İçinde göz göz hale gelmiş kabarcıklar görülürse olmuş demektir. Serin bir yere alınır. Soğuk servis yapılır. İsteğe bağlı olarak üzerine sarı leblebi ve tarçın ilave edilir.


- Bozanın bir müddet bekledikten sonra üzerinde kabarcıklar oluşmaya başlaması ekşimiş olduğu manasına gelir.


- Uygun koşullarda muhafaza edilirse bozanın içilebilecek kıvamını koruduğu süre 6 veya 7 gündür.

Share:

Video

←Kanalımız

Dil

Popular Posts

Etiketler

Lütfen Buradaki konuları İsim belirterek Paylaşın. Blogger tarafından desteklenmektedir.